Yazılar

Her geçen gün değişen ekonomik koşullar, artan enflasyon, nafaka alacaklısının maddi durumunda, yaşam şartları ve standartlarında yaşanan olumsuz değişmeler vb. durumlarda nafaka alacaklısı tarafından nafaka borçlusuna karşı açılan dava türüdür. İzmir avukat nafaka avukatı

Nafakanın arttırılması mümkün olduğu gibi şartların gerçekleşmesi halinde nafakanın azaltılması veya tamamen kaldırılması için dava açılabilmesi de mümkündür. İzmir avukat nafaka avukatı

Mahkemelerce hükmedilen nafaka bedelleri tarafların gelirleri, o günün ekonomik şartları gibi durumlara göre değişiklik göstermektedir. Bu nedenle mahkemelerce hükmedilen nafaka miktarları kesin hüküm niteliği taşımamaktadır. Hükmedilen nafaka miktarlarının günün enflasyon, ekonomik şartlar, alım gücünün azalması gibi nedenlerden yetersiz kalması veya nafaka alacaklısının ekonomik gelirinin azalması gibi durumlarda nafakanın arttırılması talep edilebilmektedir. İzmir avukat nafaka avukatı

Taraflar ister anlaşmalı olarak boşanmış ve nafaka miktarlarını kendileri belirlemiş olsun, isterlerse de çekişmeli olarak boşanıp nafaka miktarı hakim tarafından belirlenmiş olsun nafaka artırım davası açmalarında yasal bir engel bulunmamaktadır.

NAFAKA ARTIRIM DAVASI ŞARTLARI

Nafaka artırım davası sadece nafaka alacaklısı tarafından açılabilir. İzmir avukat nafaka avukatı

-Nafaka alacaklısının nafakanın ilk bağlandığı döneme göre ekonomik durumunda azalma ve kötüleşme olması gerekir. Nafaka borçlusunun da ekonomik durumunda iyileşme yaşanması nafakanın artırımı yönünde olumlu netice doğuracaktır.

– Nafaka miktarının enflasyon sebebiyle önemli miktarda değer kaybetmesi de artırım sebebidir. 

-Çocuk/çocuklar için iştirak nafakasına hükmedilmişse, nafaka miktarının günün ekonomik şartlarında çocuk/çocukların eğitim, sağlık, bakım ve beslenmeleri için yetersiz kalması gerekmektedir.

-Kişinin sağlık durumunun bozulması bu nedenle sağlık masraflarının ortaya çıkması nafaka artırım sebebi olarak kabul edilebilir. Çocuk için iştirak nafakasına hükmedilmiş ise çocuğun sağlık durumunun bozulması, tedavi masraflarının ortaya çıkması da artırım sebebidir. İzmir avukat nafaka avukatı

-Nafaka artırım davası basit yargılama usulüne tabidir. Bu nedenle dava dilekçesinde nafaka artırımını gerektiren sebeplerin detaylı ve hukuki bir dille açıklanması ve delillerle birlikte mahkemeye sunulması gerekir. Hak kaybına uğramamak ve olumlu netice almak için bu konuda bilgili ve deneyimli bir avukat ile birlikte çalışmak faydalı olacaktır. 

-Nafaka artırım davası açmak için kanunda bir süre öngörülmemiştir. Şartların gerçekleşmesi halinde her zaman dava açılabilmektedir.

-Nafaka artırım davası nisbi harca tabidir. Nafaka artımı istenilen meblağın dava dilekçesinde açıkça belirtilmesi ve harcının ödenmesi gerekir. Harca esas değer artırım istenen miktarın bir yıllık tutarı üzerinden belirlenir.

GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Nafaka artırım davasında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir.

Yetkili mahkeme TMK m.177 gereği nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesidir. 

İzmir’de nafaka davaları, boşanma davaları, velayet davaları ile ilgili konuların her alanında hizmet verilmektedir. Bu konuda danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca yüksek fiyatlar talep edilmemekte ve tarafların mağduriyetlerinin giderilmesi hedeflenmektedir. Dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz.

Eşler arasında boşanma sebeplerinden birinin gerçekleşmesi halinde, muhakkak boşanma davası açılması zorunlu değildir. Eşlerden birinin istemi halinde boşanma davası açılması yerine ayrılık davası açılabilmektedir. Şartların gerçekleşmesi halinde hakim eşler arasında ayrılığa karar verebilir. Ayrılık kararıyla eşlerin ortak yaşamına bir süre ara verilir. İzmir avukat, boşanma avukatı

Ayrılık davasında, boşanmaya neden olacak sebeplerin davayı açan eş tarafından ispat edilmesi halinde ayrılığa 1 yıldan 3 yıla kadar bir süre için karar verilebilir. Bu süre ayrılık kararının kesinleşmesiyle işlemeye başlar.

Hakim tarafından takdir edilen ayrılık süresi bitince ayrılık durumu kendiliğinden sona erer.  Ayrılık süresi bitmesine rağmen eşler arasında ortak hayat yeniden kurulamamışsa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Boşanmanın sonuçları düzenlenirken ilk davada ispatlanmış olan olaylar ve ayrılık süresinde ortaya çıkan durumlar göz önünde tutulur. İzmir avukat, boşanma avukatı

Ayrılık Davasının Şartları

Boşanma sebepleri olan; Evlilik birliğinin temelinden sarsılması, zina, terk, haysiyetsiz hayat sürme, akıl hastalığı gibi sebepler ayrılık kararı verilmesi için yeterlidir. Ancak ayrılığa karar verilebilmesi için bu ve buna benzer sebepler ispat edilebilmesi önemli olup sürecin avukat yardımıyla yürütülmesi olumlu sonuç alınabilmesi için önemlidir. İzmir avukat, boşanma avukatı

Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden alır.

Görevli ve Yetkili Mahkeme İzmir avukat, boşanma avukatı

Ayrılık davalarında da boşanma davalarında olduğu gibi görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise eşlerin son 6 aydır birlikte yaşadıkları yer mahkemesi ile eşlerden birinin yerleşim yeri mahkemesidir. İzmir avukat, boşanma avukatı

Ayrılık Kararının Sonuçları  İzmir avukat, boşanma avukatı

Davada sadece tarafların ayrılığına karar verilmesi talep edilerek dava açılmış ise hakim boşanmaya karar veremez. Ancak boşanma talepli bir dava açılmış ise hakim takdir yetkisine göre boşanmaya veya ayrılığa karar verebilir.

-Ayrılık kararı ile birlikte eşler ayrı yerleşim yerlerinde yaşayabilirler. Eşler birbirlerine mirasçı olmaya devam ettikleri gibi birbirlerine olan sadakat yükümlülükleri de aynı şekilde devam etmektedir.

-Eşlerin müşterek çocukları bulunmakta ise hakim ayrılık kararı ile birlikte çocuk veya çocukların velayet durumları, şahsi ilişki tesisini de belirleyecektir. Ayrılık davası açan eş çocuk için nafaka talep edebilmektedir.

-Davayı açan eş maddi durumunun iyi olmaması, gelirinin bulunmaması veya gelirinin oldukça düşük olması hallerinde kendisi için ayrılık süresi boyunca nafakaya hükmedilmesini talep edebilmekte mahkemece de nafakaya hükmedilebilmektedir.

İzmir’de Aile Hukuku Avukatı, İzmir’de tavsiye edilebilecek Boşanma Avukatıİzmir’de en iyi Boşanma Avukatı araştırmalarının dikkatli yapılması gerekmektedir. Tarafımızca, Aile Hukuku’na ilişkin davalar, Boşanma Davaları ile Ayrılık Davaları’nın her alanında hizmet verilmektedir. Bu konuda danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca yüksek fiyatlar talep edilmemekte ve tarafların mağduriyetlerinin giderilmesi hedeflenmektedir. İzmir’de Boşanma Avukatı olarak dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz.

Türk Medeni Kanunun 335. Maddesinde düzenlendiği üzere ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velayeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velayet ana ve babadan alınamaz.

Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar. Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hali gerçekleşmişse hâkim, velayeti eşlerden birine verebilir. Velayet, ana ve babadan birinin ölümü hâlinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir. (TMK m.336)

Anne ve babanın evli olmaması halinde ise velayet anneye aittir. Anne küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velayet kendisinden alınmışsa hakim, çocuğun menfaatine göre, vasi atar veya velayeti babaya verir. (TMK m.337)

Velayetin değiştirilmesi davası; çocuğun velayeti kendisinde olmayan eşin, çocuğun velayetini almak için diğer eşe karşı açtığı dava türüdür. Bu dava ile birlikte çocuğun velayeti kendisinde olmayan eş velayetin kendisine verilmesini sağlayabilmektedir.

Velayetin değiştirilmesi davası ile birlikte, çocuğun eğitim, sağlık, beslenme gibi masraflarının karşılanması için iştirak nafakası verilmesi de talep edilebilmektedir.

Velayetin Değiştirilmesi Davası Hangi Şartlarda Açılabilir ?

Ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların zorunlu kılması hâlinde hâkim, re’sen veya ana ve babadan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alır. (TMK m.183)

Buna göre; çocuğun velayeti kendisine verilmemiş anne veya babanın ya da bir üçüncü kişinin yanında bırakılması, çocukla şahsi ilişkinin kurulmasının engellenmesi, çocuğun sağlık, güvenlik, eğitim vb. hususlarda kötü şartlar altında bırakılması, çocuğun velayeti kendisine verilen anne veya babanın yeniden evlenmesi, ölüm, çocuğun velayeti kendisine verilen anne veya babanın başka bir yere gitmesi gibi çocuğun menfaatini olumsuz olarak etkileyecek durumlar velayetin değiştirilme sebeplerindendir.

Velayetin Değiştirilmesi Davasında Çocuğun Görüşü 

Velayetin değiştirilmesi davasında 8 yaş ve üzerindeki çocukların dinlenmesi ve velayet konusundaki görüşü alınmak zorundadır. 8 yaş ve üzerindeki çocuklar dinlenmeden ve görüşü alınmadan mahkemece velayetin değiştirilmesine veya düzenlenmesine karar verilemez. Aksi halde Yargıtay tarafından benimsendiği üzere idrak yaşında olan çocuk dinlenilmeden verilen kararlar bozma nedeni sayılmaktadır. Yaşı küçük çocuklar mahkemede pedagog eşliğinde dinlenmelidir.

Çocuğun hangi ebeveyni yanında kalmak istediğini beyan etmesi tek başına çocuğun velayetinin o ebeveyne verilmesinde yeterli değildir. Hakim tüm hususları birlikte değerlendirerek çocuğun üstün yararı doğrultusunda karar verecektir.

Velayetin Değiştirilmesi Davasında Yargılama Usulü

Velayetin değiştirilmesi davası basit yargılama usulüne tabidir. Bu yargılama usulünde dilekçeler aşaması dava dilekçesi ile cevap dilekçesinden ibarettir. Dilekçeler aşamasının tamamlanmasından sonra hakim duruşma gününü tayin edecektir.

Görevli ve Yetkili Mahkeme

Velayetin değiştirilmesi davasında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Bu nedenle velayetin değiştirilmesi davasını açmak isteyen kişiler davayı Aile Mahkemelerinde açmalıdır.

Yetkili mahkeme ise çocuğun ikametgahının bulundu yer mahkemesi ile davalının yerleşim yeri Aile Mahkemesidir.

Velayetin Değiştirilmesi Davasının Sonuçları

Velayetin değiştirilmesi davası sonunda hakim davacı ebeveynin talebini kabul ederse çocuğun velayeti davacı ebeveyne verilir. Bununla birlikte velayeti kendisinden alınan ebeveyn ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verilir.

Aynı zamanda çocuğun velayeti ile birlikte çocuğun eğitim, beslenme, sağlık gibi masraflarının karşılanması için velayeti kaybeden ebeveyn tarafından ekonomik gücü oranında iştirak nafakası ödenmesine hükmedilebilmektedir.

Velayetin değiştirilmesi davasının çok önemli hazırlık süreci bulunmaktadır. Yine dava süreci gerek usul gerekse de esas yönünden iyi ve etkin bir takip gerektirmektedir. Bu nedenle kişilerin Aile Hukuku alanında uzman avukat ile çalışmasını tavsiye ediyoruz.

İzmir velayet davası avukatı, İzmir Boşanma Avukatıİzmir Boşanma Davasına Bakan Avukatlarİzmir Aile Hukuku Avukatıİzmir Nafaka Davası Avukatı olarak tarafımızla irtibata geçebilirsiniz.

[bt_highlight][/bt_highlight]Kanun koyucu, MK. md. 174’de, boşanma sonucunda maddi ve manevi zarara uğrayan tarafın, belirli koşullar altında, karşı taraftan tazminat talep edebileceğini hükme bağlamıştır. MK. md. 174/I göre, “mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir tazminat isteyebilir’’. Boşanma sonucunda mevcut veya beklenen menfaatleri zarar gören davacı tarafın, karşı taraftan maddi tazminat talebinde bulunabilmesi için, her şeyden önce, davalı tarafın kusurlu olması zorunludur. Örneğin, boşanma davasının sebebi akıl hastalığı ise, akıl hastası olan taraftan, davacı tarafın maddi tazminat talep etmesi hukuken mümkün değildir.

Boşanan taraflardan kusursuz veya az kusurlu olan davacı tarafın, davalı taraftan maddi tazminat talebinde bulunabilmesi için, ayrıca boşanmadan dolayı mevcut bir menfaatinin yada beklenen bir menfaatinin zarar görmüş (zedelenmiş) olması zorunludur. Mevcut menfaatlerden maksat, boşanan tarafın evlilik birliği devam etseydi, bundan elde etmeye devam edeceği maddi menfaatlerdir.

Hakim, boşanma sonucunda maddi tazminata karar verirken, maddi tazminat talep eden tarafın ileri sürmüş olduğu her vakıayı ayrı olarak özenle değerlendirmeye tabi tutmalıdır. Zira, talep edilen maddi tazminata ilişkin olarak ileri sürülen her sebep, boşanmanın neticesinde ortaya çıkan maddi zararın uygun bir sebebi olmayabilir.

Medeni Kanun madde 178’ de, “evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zaman aşımına uğrar’’ demekle, boşanma sonucunda ortaya çıkan maddi tazminata ilişkin talebin hem boşanma davasıyla hem de boşanma davası kesinleştikten sonra bir yıl içinde kullanılabileceğini dolaylı olsa da ifade etmiş olmaktadır.

Hakim, maddi zarar miktarının hesaplanmasında, özellikle, hakkaniyeti, tarafların kusurlarının yoğunluğunu, eğitim seviyeleri, yaşlarını, sosyal durumlarını, tekrar bir evlilik yapıp yapamayacaklarını ve tazminat miktarının her hangi bir sebepsiz zenginleşmeye sebebiyet verip vermediğini, özenle dikkate almalıdır. Ancak, hakim, kanun koyucunun kendine tanımış olduğu taktir yetkisini kullanarak ve mevcut delilleri değerlendirerek, her zaman, talep edilen maddi tazminat miktarından daha az bir tazminat miktarına hükmedebilir.

Boşanan tarafların da, maddi tazminatın ödenme şeklini aralarında kararlaştırmaları her zaman mümkündür. Ancak, tarafların bu konuda yapmış olduğu anlaşmanın ayrıca hakim tarafından da onaylanması yasal bir zorunluluktur.

Kanun koyucu, Medeni Kanun’da, boşanmada maddi tazminatla beraber manevi tazminatı da düzenlemiştir. Zira, boşanma durumunda, boşanan tarafların sadece mevcut veya gelecekteki maddi menfaatleri değil, aynı zamanda, kişilik hakları da zarar görebilir. Davacının kişilik haklarına zarar verdiğini iddia ettiği ve boşanmaya da sebep olan karşı tarafın kusurlu davranışı, manevi zararın uygun bir sonucu olmalıdır. Kişilik hakkında meydana gelen eksilmenin hesaplanması, işin mahiyeti gereği, maddi zararların hesaplanmasına nazaran genellikle daha zordur. Nitekim, bu düşüncelerden hareket eden kanun koyucu da, MK. md. 174/II‘ de‚ ‘‘boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir‘‘ diyerek, bu konuda hakime geniş bir taktir yetkisi tanımıştır.