Boşanma davasında manevi tazminat hususu 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiştir. TMK m.174/2’ye göre ‘Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.’ Düzenlemeye göre boşanma ile manevi tazminata hükmedilebilmesi için bazı şartların gerçekleşmesi gerekmektedir.

1-Manevi tazminata hükmedilebilmesi için evlilik birliği boşanma ile sona ermiş olmalıdır.

2- Davalının kusurlu olması gerekir. Burada bahsedilen kusur, davacının kusursuz olup sadece davalının kusurlu olması değil, davacının davalıya oranla daha az kusurlu olmasıdır. Bu durumda davacı tazminat talep edebilecektir.

3-Davacının kişilik hakkının zedelenmesi/ihlal edilmesi gerekir. Manevi tazminat talebinde bulunan eşin kişilik hakkı, diğer eşin davranışları nedeniyle saldırıya uğramış olmalıdır.  Kanunda, kişilik hakkının çok ağır bir şekilde zedelenmesi aranmasa da zedelenmenin, manevi tazminatı haklı gösterecek derecede olması gerekir.

4- Manevi tazminat talebi boşanmadan ve boşanmaya sebep olan olaylardan kaynaklanmalıdır.

Boşanmaya sebep olan her davranış eşin kişilik hakkına saldırı anlamına gelmemektedir. Kişilik hakkına saldırı olarak; aşağılayıcı söz ve davranışlar, hakaretler, tehditler örnek olarak gösterilebilir.

Gerek çekişmeli boşanma davasında gerekse de anlaşmalı boşanma davasında manevi tazminat talep edilebilmektedir. Anlaşmalı boşanma davasında manevi tazminatın miktarı, tarafların ortak kararı ile belirlenirken çekişmeli boşanma davasında manevi tazminat, talep miktarını geçmemek üzere hakim tarafından belirlenir.

Normal şartlarda tazminat davası açan kişinin talep ettiği tazminat miktarına göre nispi harç ödemesi gerekmektedir. Ancak boşanma davasında hem manevi tazminat hem de manevi tazminat talebinde nispi harç ödenmesi gerekmemektedir.

MANEVİ TAZMİNAT MİKTARI NASIL HESAPLANIR?

-Kişilik hakkı zedelenen eşin ve kişilik hakkına saldırıda bulunan eşin sosyal ve ekonomik durumu,

-Boşanma da her iki tarafın da kusur durumu ve derecesi,

-Kişilik hakkına yapılan saldırı fiilinin ağırlığı ve kişinin ruhsal dengesinde yarattığı bozulma,

Hakim bu hususların her birini yaşanan olaylara göre ayrı ayrı değerlendirerek sebepsiz zenginleşme hükümleri doğrultusunda uygun göreceği manevi tazminat miktarını belirlemektedir.

Manevi tazminat talebinde bulunmak için bu alanda uzman boşanma avukatı ile çalışmanızı tavsiye ediyoruz.

Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma Suçu Türk Ceza Kanunu’nun 179. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;  

(1)‘Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşımının güven içinde akışını sağlamak için konulmuş her türlü işareti değiştirerek, kullanılamaz hale getirerek, konuldukları yerden kaldırarak, yanlış işaretler vererek, geçiş, varış, kalkış veya iniş yolları üzerine bir şey koyarak ya da teknik işletim sistemine müdahale ederek, başkalarının hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından bir tehlikeye neden olan kişiye bir yıldan altı yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare eden kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde olmasına rağmen araç kullanan kişi yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.’

Trafik Güvenliğini Taksirle Tehlikeye Sokma suçu ise TCK m.180 de düzenlenmiştir. Buna göre; ‘Deniz, hava veya demiryolu ulaşımında, kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından bir tehlikeye taksirle neden olan kimseye üç aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.’

Karayoları Trafik Kanununa göre 1.00 promilin üzerinde alkollü bir şekilde araç kullanan kişiler trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan cezalandırılır.

0.50 promil üzerinde hususi araç süren ve trafik kazasına sebebiyet veren kişi trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan cezalandırılır.

0.20 promil üzerinde alkollü ticari araç süren ve trafik kazasına sebebiyet veren kişi trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan cezalandırılır.

Trafik güvenliğini kasten tehlikeye sokma suçunun oluşması için aşağıdaki şartların gerçekleşmesi gerekir;

Trafiğin güvenliğini sağlayan işaretlerin değiştirilmesi, kaldırılması, kullanılmaz hale getirilmesi suretiyle başkalarının hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından bir tehlikeye neden olunması,

İnsanların hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde araç kullanılması,

Alkol etkisi ile aracın emniyetli bir şekilde sevk ve idare edilememesi,

Uyuşturucu madde etkisi ile aracın emniyetli bir şekilde sevk ve idare edilememesi,

SORUŞTURMA VE YARGILAMA USULÜ

Soruşturma neticesinde savcılık tarafından 5 yıl süre ile kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilebilir.

Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilmez ise seri muhakeme usulü uygulanabilir. Genellikle bu suç tipinde seri yargılama usulü uygulanmaktadır. Seri yargılama usulü şüphelinin müdafii huzurunda bu yargılama usulünü kabul etmesi şartıyla, savcılığın suçun cezasına yarı oranında indirim uygulamak suretiyle belirlediği yaptırımın mahkeme tarafından denetlenerek hüküm kurulması sureti ile vücut bulan yargılama usulüdür.

Seri yargılama usulü uygulamadığı takdirde duruma göre basit yargılama usulü de uygulanabilmektedir.

ŞİKAYET SÜRESİ, UZLAŞTIRMA, HAGB, ERTELEME

Bu suç tipi şikayete tabi suçlardan değildir. Bu nedenle herhangi bir şikayet süresi ön görülmemiştir. Aynı şekilde uzlaştırma kapsamında bir suç tipi değildir. Koşulların oluşması halinde HAGB ve Erteleme uygulanabilir.

İşkence suçu; kamu görevlisi ya da kamu görevlisi olmayıp suçun işlenişine iştirak eden kişilerce gerçekleştirilebilen suç tipidir. Bu şekilde Eziyet suçundan farklılık göstermektedir. İşkence suçu kamu görevlisi tarafından sistematik bir şekilde insan onuruyla bağdaşmayan, insanın bedensel veya ruhsal acı çekmesi, aşağılanması vb. davranışların gerçekleştirilmesi ile meydana gelir. işkence suçu ceza avukatı

 İşkence suçu Türk Ceza Kanunu’nun 94. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;  ‘Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.  Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı beş yıldan az olamaz.           (2) Suçun;

a) Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı,

b) Avukata veya diğer kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla,

İşlenmesi halinde, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Fiilin cinsel yönden taciz şeklinde gerçekleşmesi halinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(4) Bu suçun işlenişine iştirak eden diğer kişiler de kamu görevlisi gibi cezalandırılır.

(5) Bu suçun ihmali davranışla işlenmesi halinde, verilecek cezada bu nedenle indirim yapılmaz.

(6) Bu suçtan dolayı zamanaşımı işlemez.

Dolayısıyla işkence suçunun oluşması için;

-Fiil kamu görevlisi tarafından gerçekleştirilmelidir,

-Fiil sistematik ve belli süreyi kapsayacak şekilde gerçekleşmelidir, ani olan ve tek seferlik gerçekleşen eylemler Yargıtay tarafından işkence suçu olarak kabul edilmemektedir.

-Fiil insan onuruyla bağdaşmayan, insanın bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak şekilde işlenirse işkence suçu meydana gelmiş olur.

            Suçun çocuğa, kendisini savunamayacak bir kişiye, gebe bir kadına, Avukata ya da başka bir kamu görevlisine karşı işlenmesi halinde hapis cezası sekiz yıldan on beş yıla kadar uygulanmaktadır.

            Suçun sivil vatandaş tarafından gerçekleştirilememesinin tek istisnası bulunmaktadır. Suçun işlenişine iştirak eden, yardım eden kişiler de bu suçtan, kamu görevlisi gibi cezalandırılır.

HAGB, ERTELEME VE ADLİ PARA CEZASI

İşkence suçunda verilen hapis cezasının Ertelenmesi veya Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması mümkün değildir. İşkence suçu nedeniyle hükmedilen para cezaları adli para cezasına çevrilemez.

ZAMANAŞIMI, ŞİKAYET VE UZLAŞMA

İşkence suçunda zamanaşımı süresi söz konusu değildir. Kanunda özel düzenlemeden dolayı İşkence suçu hiçbir zaman zamanaşımına uğramaz. Suç şikayete tabi suçlardan değildir bu nedenle soruşturulması ve kovuşturulması resen yapılır. Suç uzlaşmaya tabi suçlar arasında yer almamaktadır.

Hukuki destek almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Anlaşmalı boşanma davası 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166/3. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.’’

Bu durumda genel ve mutlak bir boşanma sebebi mevcuttur. Kanuni düzenleme uyarınca tüm şartların gerçekleştiğini tespit eden hakim boşamaya karar verecektir. Kanun; eşlerin boşanma hususunda anlaşmış olmalarını, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ve bu durumun ortak hayatın devamının beklenemez hale getirdiğini kabul etmektedir.

Anlaşmalı Boşanmanın Şartları

-Tarafların evliliği en az bir yıl sürmüş olmalıdır; bu düzenleme ile tarafların birbirlerini iyice tanımadan boşanmaları engellenmek istenmiştir.

-Boşanmak için eşler birlikte başvurmalıdır ya da bir eş diğerinin davasını kabul etmelidir.

– Hakimin bizzat taraflar dinlemesi gerekmektedir. Yani anlaşmalı boşanmaya karar veren taraflar duruşma tarihinde bizzat mahkemede hazır bulunmalıdırlar. Taraflar avukat ile temsil edilseler de kendileri de duruşmada hazır bulunmak zorundadır. Ancak çekişmeli boşanma davasında böyle bir durum söz konusu değildir. Hakim tarafları dinleyerek iradelerini serbestçe açıklayıp açıklamadıklarına, herhangi bir baskı altında olup olmadıklarına bakar.

-Tarafların protokol ile yapmış oldukları anlaşmanın hakim tarafından uygun bulunması gerekir. Hakim tarafların yaptığı anlaşmayı uygun bulmazsa, tarafların ve çocukların menfaatini göz önünde bulundurarak gerekli olan değişiklikleri yapar. Taraflar bu değişiklikleri kabul ederse anlaşmalı boşanma kabul edilir aksi takdirde hakim davanın reddine karar verir.

Anlaşmalı boşanma davası çekişmeli boşanma davasına göre çok daha hızlı ve çok daha pratik boşanma yoludur. Anlaşmalı boşanma davası tek celsede sona ermektedir. Anlaşmalı boşanma davası için protokol hazırlanması, davanın açılması, takibi ve sonuçlandırılması için boşanma avukatı olarak tarafımızla iletişime geçebilirsiniz.

Fiili ayrılık nedeniyle boşanma davası 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun m.166/4 ’de düzenlenmiştir. Buna göre;

‘Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.’

Düzenlemeye göre fiili ayrılık sebebiyle boşanmaya karar verilebilmesi için;

1-) Herhangi bir boşanma sebebine dayalı olarak açılmış bir boşanma davası olması gerekmektedir, bu boşanma davası çekişmeli olabileceği gibi anlaşmalı boşanma davası da olabilir.

2-) Açılmış boşanma davasının reddine karar verilmesi gerekir. Boşanma davasının reddi kararı boşanma sebeplerinin gerçekleşmemesi nedeniyle verilebileceği gibi davadan feragat ya da başkaca sebebe dayalı olarak da verilebilir.

3-) Boşanma davasının reddi kararının kesinleşmiş olması ve kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl süre geçmesi gerekir. Bu üç yıl süre boyunca her ne sebeple olursa olsun taraflar arasındaki ortak hayatın kurulamamış olması, yani tarafların barışarak evlilik hayatını sürdürmemiş olmaları gerekmektedir.

Tarafların boşanma davası açmamaları ancak yıllarca ayrı olarak yaşamaları fiili ayrılık sebebiyle boşanma davasının konusu olamaz. Zira açılmış ve reddedilerek kesinleşmiş bir boşanma davası olması elzemdir.

Önceki reddedilen boşanma davasının kimin tarafından açıldığının hiçbir önemi bulunmamaktadır. Yani reddedilen boşanma davasında davacı olan taraf, fiili ayrılık nedeniyle boşanma davasında davalı olabilir.

Mahkemece boşanma davasının reddine karar verilmesi kararın kesinleştiği anlamına gelmemektedir. Kararın istinaf veya temyiz edilme süreci kesinleşmesini engellemekte olup burada geçen süreler üç yıllık süre içerisinde sayılamaz. Kararın kesinleşme tarihi mahkeme tarafından düzenlenen kesinleşme şerhinde belirtilmektedir.

Eşler arasında birden fazla reddedilmiş boşanma davası varsa ortak hayatın tekrar kurulamamış olması şartıyla üç yıllık süre ilk olarak reddedilen boşanma davasından itibaren işlediği kabul edilir. Ayrıca sonraki reddedilen boşanma davası da süreçte ortak hayatın tekrar kurulamadığına delili olarak işaret eder.

GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Fiili ayrılık nedeniyle boşanma davasında Görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise tarafların son 6 aydır birlikte yaşadığı yer mahkemesi veya taraflardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir.

Israrlı Takip suçu Türk Ceza Kanunun 123/A maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

‘Israrlı bir şekilde; fıziken takip etmek ya da haberleşme ve iletişim araçlarını, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya çalışmak suretiyle bir kimse üzerinde ciddi bir huzursuzluk oluşmasına ya da kendisinin veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına neden olan faile altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.

Suçun;

a) Çocuğa ya da ayrılık kararı verilen veya boşandığı eşe karşı işlenmesi,

b) Mağdurun okulunu, iş yerini, konutunu değiştirmesine ya da okulunu veya işini bırakmasına neden olması,

c) Hakkında uzaklaştırma ya da konuta, okula veya iş yerine yaklaşmama tedbirine karar verilen fail tarafından işlenmesi hâlinde faile bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

(3) Bu maddede düzenlenen suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.’

Bu suçun oluşması için bir kişiyi ısrarlı bir şekilde takip etme ve çeşitli yollarla temas kurmaya çalışma eyleminin gerçekleştirilmesi, bu eylemin karşı taraf üzerinde ciddi bir huzursuzluk ya da güvenliğinden endişe duymasına sebebiyet verecek şekilde gerçekleştirilmesi gerekir. Dolayısıyla temas kurmaya çalışılmaması veya eylemin ciddi bir huzursuzluk ya da endişe yaratmaması halinde söz konusu suç oluşmayacaktır. Yaratılan huzursuzluğun ciddi olup olmadığı her somut olaya göre irdelenecektir. Örneğin eski sevgilisi veya eski eşinin kapısının önünde birden fazla kere uzunca bekleyip, eski eşi veya eski sevgilisi geldiğinde onunla kapıda tartışması sonucunda ciddi bir huzursuzluk oluşması söz konusudur.

Temas kurmaya çalışmak bir kişi ile iletişime geçebilmek için eylemde bulunmayı ifade etmektedir. Temas kurma fiziki olarak yapılabileceği gibi iletişim araçları ve internet ile de yapılabilmektedir.

Kanuni düzenlemeye göre ısrarın oluştuğunun tespiti açısından en önemli kriter mağdurun rahatsızlığını faile bildirmesine rağmen failin rahatsız edici davranışlarına devam edip etmediğidir. Mağdur uyarmasına rağmen fail rahatsız edici davranışlarına devam ediyorsa ısrarlı takip suçu gerçekleşmiş olur. Bu suç tipinde TCK m. 43 zincirleme suç hükümlerinin uygulanarak cezada artırım yapılması mümkün değildir.

ŞİKAYET SÜRESİ VE UZLAŞTIRMA

Israrlı takip suçu şikayete tabi suçlardandır. Soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi mağdurun şikayetine bağlıdır. Mağdur fail ve fiili öğrenmesinden itibaren 6 ay içinde şikayette bulunmalıdır. Bu suç uzlaşma prosedürü uygulanmasını gerektiren suçlardan değildir. İzmir ceza avukatı – Ceza davası

Şikayet, Uzlaşma ve Zamanaşımı Süresi

Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme veya Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması

hakaret suçu ve cezası, tehdit suçu, Cumhurbaşkanına hakaret suçu

Taksirle yaralama suçu yaralanmanın gerçekleşmesiyle tamamlanan bir suç olup, meydana gelen neticenin ağırlığı önemli değildir. Taksirle yaralamanın icrai ya da ihmali bir davranışla işlenmesi mümkündür. Taksirle yaralama en çok trafik kazaları ve iş yerinde gerçekleşen iş kazaları ile karşımıza çıkmaktadır. İzmir ceza avukatı İzmir boşanma avukatı

İş kazaları açısından, işverenin işçilerine gerekli eğitimleri vererek iş güvenliği kurallarını öğretme, kurallara uyulmasını sağlama ve bunun denetimini yapma sorumluluğu vardır. Ancak işçi, işin yapılması için izlemesi gereken prosedürün ve kendisine verilen talimatların dışına çıkmışsa işverenin sorumluluğu ortadan kalkar.

Taksirle Yaralama Cezası

Taksirle yaralama suçu Türk Ceza Kanunu’nun 89. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre ‘Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.’

– TCK m.89/2 de ise cezanın ağırlaştırılmasını gereken nitelikli haller düzenlenmiştir. Buna göre 89/2 deki durumlardan birinin veya bir kaçının gerçekleşmesi halinde taksirle yaralama üzerinden verilen ceza yarısı oranında arttırılacaktır. Buna göre

‘Taksirle yaralama fiili, mağdurun;

a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,

b) Vücudunda kemik kırılmasına,

c) Konuşmasında sürekli zorluğa,

d) Yüzünde sabit ize,

e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,

f) Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına,

Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır.’

– TCK m.89/3 de ise daha ağır cezayı gerektiren nitelikli haller düzenlenmiştir. Buna göre 89/3 deki durumlardan birinin veya bir kaçının gerçekleşmesi halinde taksirle yaralama üzerinden verilen ceza bir katı oranında arttırılacaktır. Buna göre;

‘Taksirle yaralama fiili, mağdurun;

a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,

b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,

c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,

d) Yüzünün sürekli değişikliğine,

e) Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine,

Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.’

Failin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket etmesi neticesinde birden fazla kişinin yaralanması halinde altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

ŞİKAYET, SÜRESİ VE UZLAŞTIRMA

Taksirle yaralama suçunun soruşturması ve kovuşturması şikayete bağlıdır. Şikayet süresi suçun işlenmesinden ve failin öğrenilmesinden itibaren 6 aydır.

Suç bilinçli taksirle işlenmiş ise suçun sadece TCK m.89 kapsamında basit hali şikayete tabi olup nitelikli halleri şikayete tabi değildir.

Taksirle yaralama suçu uzlaştırmaya tabidir. Uzlaştırma prosedürü uygulandıktan sonra taraflar uzlaşırsa soruşturma aşamasında dava açılmasına yer olmadığına, ceza davası aşamasında ise ceza verilmesine yer olmadığına karar verilir. izmir ceza avukatı, boşanma davası

Ortak hayatın yeniden kurulamaması nedeniyle boşanma 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166/4 maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre ‘Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.’ İzmir boşanma avukat

Ortak Hayatın Yeniden Kurulamaması Nedeniyle Boşanma Davasının Şartları

1-) Daha önce herhangi bir boşanma sebebine dayanılarak açılan davanın reddedilmiş olması gerekir.

Davanın hangi eş tarafından ve hangi boşanma sebebine dayanılarak açıldığının önemi yoktur. Daha önceden açılmış ve reddedilmiş bir boşanma davası yoksa taraflar çok uzun süredir ayrı yaşıyor olsa dahi bu boşanma sebebine dayanarak boşanmaya karar verilemez.

2-) Boşanma davasının reddi kararının üzerinden üç yıl geçmiş ve bu süre içerisinde her ne sebeple olursa olsun ortak hayat kurulamamış olmalıdır.

Üç yıllık süre boşanma davasının karar tarihinden değil kesinleşme tarihinden itibaren başlamaktadır. Üç yıl içerisinde eşlerin zaman zaman bir araya gelmeleri ortak hayatın kurulduğu anlamına gelmemektedir. Fakat eşlerin bu süre içerisinde kısa süreli bile olsa aynı ev içerisinde karı koca olarak birlikte yaşaması halinde bu boşanma sebebine dayanılabilmesi mümkün değildir. Üç yıllık sürenin kesintisiz olarak devam etmesi gerekir.

İzmir boşanma avukat

Eşlerin belli bir dönemde ortak hayatı kurmuş olmaları, sonradan yeniden ayrılsalar dahi TMK m.166/4’e göre boşanma kararı verilmesinin önüne geçmektedir. Boşanma davasının reddinin kesinleşmesinden itibaren üç yıl içinde tarafların, evlilik birliğini yeniden kuramamalarına rağmen üç yıl geçtikten sonra tarafların tekrar barışması ve sonra ayrılarak dava açması davanın reddini gerektirir. Dolayısıyla boşanma davası üç yıldan sonra açılacak dahi olsa evlilik birlikteliğinin kurulamamış olmasının kesintisiz olarak devam etmesi ve dava açılırken de devam ediyor olması gerekir. Ancak dava açıldıktan sonra evlilik birlikteliğinin kurulması boşanma kararı verilmesine engel değildir.

İzmir boşanma avukat

3-) Eşlerden birinin boşanma davası açmış olması gerekir.

Yeni davayı eşlerden herhangi biri açabilir. Önceden davayı açan eşin yeni boşanma davasını açması zorunlu olmadığı gibi önceki davada boşanma hususlarında kusurlu veya kusursuz olmak önemli değildir. Boşanmaya neden olan olayların sorumlusu olan eş, daha önce açtığı boşanma davası reddedildikten sonra, yine kendisi evlilik birlikteliğini kurmaktan kaçınmış olsa bile üç yıllık süre dolduktan sonra yeni boşanma davası açarsa hakim boşanmaya karar vermek zorundadır.

Ortak hayatın yeniden kurulamaması nedeniyle boşanma genel ve mutlak boşanma sebebidir. Burada hakim kimin kusurlu olup olmadığına bakmaksızın ve kusur değerlendirmesi yapmaksızın şartların oluşup oluşmadığına bakacak ve şartların oluşması hallinde boşanmaya karar verecektir.

GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise tarafların son 6 aydır birlikte yaşadığı yer mahkemesi veya taraflardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir.

İzmir boşanma avukat

Suç eşyasını satın alma veya kabul etme suçu Türk Ceza Kanunu’nun 165. Maddesinde düzenlemiştir. Buna göre;

‘Bir suçun işlenmesiyle elde edilen eşyayı veya diğer malvarlığı değerini, bu suçun işlenmesine iştirak etmeksizin, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.’

Suçun konusunu oluşturan şey mal varlığı değeri yani ekonomik ve parasal değere sahip her şeyi kapsar. Burada bir suç işlenmesiyle elde edilmiş mal varlığı değerinin olması gerekir. Suçun oluşması için önceden bir suç işlenmiş olması, failin önceden işlenen suça iştirak etmemiş olması, satma, devretme satın alma veya kabul etme seçimlik hareketlerinin gerçekleştirilmesi gerekir.

Satma; bir edim karşılığı eşyanın veya mal varlığı değerinin mülkiyetini bir başka kişiye geçirmeyi ifade eder. Satın alma; bir edim karşılığı eşyanın mülkiyetini elde etmeyi ifade eder. Devretme; satın alma dışında herhangi bir yolla belirli bir süre için veya süresiz olarak eşya veya mal varlığı değerini aktarmayı ifade eder. Kabul etme ise; satın alma dışında herhangi bir yolla belirli bir süre için veya süresiz olarak eşya veya mal varlığı üzerinde fiili egemenlik kurma anlamına gelir.

Suçun oluşması için kişinin söz konusu eşya veya mal varlığı değerinin suç eşyası olduğunu bilerek satması, devretmesi, satın alması veya kabul etmesi gerekir. Aksi halde kişi bu durumu bilmeksizin hareket eder ise kastın yokluğundan suç oluşmaz. Satın alınan malın değeri olağan piyasa değerinden orantısız şekilde düşük ise bu durumda kastın olduğu kabul edilmektedir.

Satın alınan veya kabul edilen eşyanın bir suçtan elde edildiğinin sonradan öğrenilmesi halinde de bu suç oluşmaz. Ancak kişinin satın alma veya kabul etme suretiyle aldığı eşyayı suç işlenmek suretiyle elde edildiğini öğrendiği an vakit kaybetmeksizin yetkili makamlara bildirmesi gerekir Aksi halde kişi Türk Ceza Kanunu’nun 166. Maddesi gereği bilgi vermeme nedeniyle cezalandırılır. TCK m. 166’ya göre ‘Bir hukuki ilişkiye dayalı olarak elde ettiği eşyanın, esasında suç işlemek suretiyle veya suç işlemek dolayısıyla elde edildiğini öğrenmesine rağmen, suçu takibe yetkili makamlara vakit geçirmeksizin bildirimde bulunmayan kişi, altı aya kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.’

GÖREVLİ MAHKEME

Suç eşyasını satın alma veya kabul etme suçunda görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir.

ŞİKAYET, ZAMANAŞIMI VE UZLAŞTIRMA

Suç eşyasını satın alma veya kabul etme suçunda soruşturma ve kovuşturma şikayete tabi değildir dolayısıyla resen soruşturulur. Suç uzlaştırmaya tabi olup uzlaştırma prosedürü uygulanmadan yargılama yapılabilmesi mümkün değildir. Dava zamanaşımı süresi 8 yıldır.

ADLİ PARA CEZASI, HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİYE BIRAKILMASI VE ERTELEME

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; hakkında cezaya hükmedilen sanığın belirli şartlar altında ve bu şartlara uyması koşuluyla hükmolunan cezanın bir sonuç doğurmamasıdır. Bu suç tipinde kamu davası açıldıktan sonra yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. 

Verilen hapis cezasının 1 yılın altında olması halinde hapis cezası adli para cezasına çevrilebilir.

Erteleme; yapılan yargılama sonucunda belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi olarak tanımlanabilir. Bu suç tipinde de mahkemece verilen ceza ertelenebilmektedir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 165. Maddesinde Akıl Hastalığı özel bir boşanma davası sebebi olarak sayılmıştır. Buna göre;

 ‘Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.’

Akıl hastalığının boşanma sebebi sayılabilmesi için;

1-) Akıl hastalığının evlilik sırasında, boşanma davasının açıldığı zaman var olması,

2-) Akıl hastalığının iyileşme imkanının olmadığının resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmiş olması,

3-) Akıl hastalığı sebebiyle diğer eş için ortak hayatın çekilmez hale gelmesi gerekmektedir.

Eşte bulunan akıl hastalığının ne zaman başladığının önemi yoktur, önemli olan söz konusu hastalığın dava açıldığı sırada olup olmadığıdır.

Evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığının evlenmeden önce söz konusu olması  ve evlendikten sonra da devam etmesi halinde bu durum aynı zamanda evliliğin geçersizliği konusunu da gündeme getirecektir. Bu halde Tmk. m.145 mutlak butlandan bahsedilebilir.

Tmk. m.145 de mutlak butlan sebepleri belirtilmiştir. Buna göre;

‘Aşağıdaki hâllerde evlenme mutlak butlanla batıldır:

1. Eşlerden birinin evlenme sırasında evli bulunması,

2. Eşlerden birinin evlenme sırasında sürekli bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun bulunması,

3. Eşlerden birinde evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı bulunması,

4. Eşler arasında evlenmeye engel olacak derecede hısımlığın bulunma’

Görüleceği üzere evlenme sırasında eşlerden birinde evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı bulunması halinde evliliğin kesin olarak hükümsüz olduğu belirtilmiştir.

DAVA VE ŞİKAYET SÜRESİ

Eşte bulunan akıl hastalığının devam etmesi halinde dava her zaman açılabilmektedir. Kanunda bu konuda herhangi bir zamanaşımı süresi veya hak düşürücü süre öngörülmemiştir. Ancak hastalığın iyileşebilecek nitelikte olması halinde akıl hastalığı sebebine dayanılarak boşanma davası açılamaz. Bu halde boşanmanın genel sebepleri olan evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayanılarak dava açılması gerekecektir. Davayı açmaya hakkı olan kişi akıl hastası olmayan eştir.

BOŞANMA DAVASINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davdan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir. Görevli mahkeme ise Aile Mahkemeleridir.

İzmir boşanma avukatı olarak tarafımızla iletişime geçebilirsiniz.

Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 132. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

‘Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu gizlilik ihlali haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşirse, verilecek ceza bir kat artırılır.

Kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak alenen ifşa eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.’

Kanuni düzenleme ile haberleşmeye katılan kişilerin onayı olmadıkça söz konusu haberleşmelerinin üçüncü kişilerle paylaşılmasının önüne geçmek hedeflenmiştir. Gizliliği ihlal niteliğinde herhangi bir davranışın gerçekleştirilmesiyle birlikte bu suç tamamlanır.

Kişiler arasında herhangi bir araç kullanılmadan gerçekleştirilen haberleşme bu suçun değil, özel yaşamın gizliliğini ihlal ya da kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçunun konusunu oluşturur.

TCK m. 137’ye göre suçun kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetkiyi kötüye kullanmak veya belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi suçun nitelikli halini oluşturur.

Haberleşmenin gizliliğini ihlal, haberleşmeye katılan kişilerin iradesine aykırı olarak haberleşme içeriğinin görülmesi, duyulması ya da dinlenmesi ile gerçekleştirilebilir. Haberleşme içeriğini öğrenen kişi aynı zamanda bunu başkalarına da ifşa etmiş ise TCK M.132/2 kapsamında daha ağır cezaya çarptırılır.

HUKUKA AYKIRILIK UNSURU

Hakkın kullanılması bu suçta hukuka aykırılığı ortadan kaldırmaktadır. Örneğin anne veya babanın küçük çocuklarını korumak maksadıyla çocuklarına yabancı bir kişiden gelen mesajı okumaları bu suçu oluşturmaz.

ŞİKAYET VE UZLAŞTIRMA

Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu suçu şikayete tabidir. Şikayet olmadan soruşturma ve kovuşturma yapılamaz. Şikayet süresi fiilin ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 6 aydır. 6 aylık süre hak düşürücü süre olup resen dikkate alınması gerekmektedir.

Bu suç uzlaşmaya tabi suçlar arasındadır. Uzlaşma sağlanamaması halinde soruşturma ve kovuşturmaya devam edilebilir.

Kişinin hatırasına hakaret suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 130. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

‘Bir kimsenin öldükten sonra hatırasına en az üç kişiyle ihtilat ederek hakaret eden kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Ceza, hakaretin alenen işlenmesi halinde, altıda biri oranında artırılır.

Bir ölünün kısmen veya tamamen ceset veya kemiklerini alan veya ceset veya kemikler hakkında tahkir edici fiillerde bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’

Kanun maddesinde bir kimsenin öldükten sonra hatırasına üç kişi ile ihtilat edilerek hakaret edilmesi suç sayılmıştır. Suçun alenen işlenmesi ise cezanın ağırlaştırılmasını gerektiren nitelikli hal olarak düzenlenmiştir.

TCK m.103/2 de ise suçun konusunu ölen kişinin cesedi ile kemikleri oluşturmaktadır. Ölünün ceset veya kemiklerini almak ya da ceset veya kemikler hakkında tahkir edici fiillerde bulunmak suçun konusunu oluşturmaktadır. Cesedi parçalamak, cesetle cinsel ilişkiye girmek, cesedi tekmelemek veya cesedin bulunduğu tabutu tekmelemek vb. Cesede karşı sözlü olarak hakaret eyleminde bulunma halinde ise TCK m.130/1 uyarınca suç işlenmiş olacaktır.

Atatürk’ün hatırasına yönelik yapılan aşağılayıcı fiiller 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun’da düzenlendiği için TCK m.130 uygulama alanı bulmayacaktır.

kişinin hatırasına hakaret

HUKUKA UYGUNLUK NEDENLERİ

Ceset üzerinde yapılan beden muayenesi, moleküler inceleme, ölen kişinin kimliğini tespit için yapılan inceleme, adli muayene ve otopsi gibi haller ve bunun için cesedin mezardan çıkarılması durumları hukuka uygunluk nedeni teşkil eder. Ölüden 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkında Kanun gereği yapılan işlemler de hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilir.

kişinin hatırasına hakaret suçu

NİTELİKLİ HAL

TCK m. 130/1’e göre hakaretin alenen işlenmesi halinde, ceza altıda biri oranında artırılır.

kişinin hatırasına hakaret

ŞİKAYET SÜRESİ VE ŞİKAYETTE BULUNABİLECEK KİŞİLER

Kişinin hatırasına hakaret suçu şikayete tabi suçlardandır. Şikayet süresi fiilin ve failin öğrenildiği andan itibaren 6 aydır.

Ölen kişinin ikinci dereceye kadar üstsoyu ve altsoyu; yani anne, baba, dede, çocuk, torun, eş ve kardeşleri tarafından şikayette bulunulabilir.

UZLAŞMA VE YETKİLİ MAHKEME

Kişinin hatırasına hakaret suçu uzlaşmaya tabi suçlardandır. Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde dava açılmaz, uzlaşmanın sağlanmaması halinde dava aşamasına geçilmektedir. İzmir ceza avukatı olarak tüm hukuki ve cezai problemlerinizle ilgili tarafımızla iletişime geçebilirsiniz.

ceza davası avukatı

Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 133. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

ceza davası avukatı

‘Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Katıldığı aleni olmayan bir söyleşiyi, diğer konuşanların rızası olmadan ses alma cihazı ile kayda alan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

 Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen verileri hukuka aykırı olarak ifşa eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve dört bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.’

Konuşmaların değil de görüntünün kayda alınması halinde Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu oluşmaktadır.

Kanunda aleni olmayan konuşma ile anlatılmak istenen genele yönelik olmayan ve sınırlı bir çevre dışına çıkmayan konuşmalardır. Araya bir haberleşme aracı girmeksizin iki ya da daha fazla kişi arasında yapılan konuşmaların bir aletle dinlenmesi, kayda alınması veya ifşa edilmesi halinde bu suçun unsurları oluşur.

Eşlerin de bu suçu birbirlerine karşı işlemesi mümkündür. Ancak Yargıtay sadakatinden kuşkulandığı eşinin birlikte yaşadıkları konuta ses kayıt cihazı yerleştiren kişinin fiilini hukuka uygun saymıştır.

ceza davası avukatı

HUKUKA AYKIRILIK UNSURU

Cmk. M.140’da öngörülen koşullar çerçevesinde teknik izleme tedbiri bu suçta hukuka aykırılığı ortadan kaldırmaktadır.

Yargıtay’a göre, ‘ancak kişinin bir kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvuru imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda, örneğin kendisine karşı gerçekleşen (cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira, şantaj gibi) bir suç söz konusu olduğunda ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla, saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgisi ve rızası dışında konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayata ilişkin ses ve görüntülerini dinleme, izleme ya da kaydetme eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu kabul etmek mümkün değildir.’

ceza davası avukatı

ŞİKAYET VE UZLAŞTIRMA

Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçu şikayete tabidir. Şikayet olmadan soruşturma ve kovuşturma yapılamaz. Şikayet süresi fiilin ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 6 aydır. 6 aylık süre hak düşürücü süre olup resen dikkate alınması gerekmektedir.

Bu suç uzlaşmaya tabi suçlar arasındadır. Uzlaşma sağlanamaması halinde soruşturma ve kovuşturmaya devam edilebilir.

Olası mağduriyetlerin önüne geçmek için İzmir ceza avukatı, İzmir de ceza davasına bakan avukat olarak olarak bizimle irtibata geçebilirsiniz.

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; ‘Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır. İzmir en iyi ceza avukatı

Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.’ İzmir en iyi ceza avukatı

TCK m. 137’de ise suçunu nitelikli hali düzenlenmiştir. Buna göre; ‘Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların; a) Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle, b) Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle, İşlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.’ İzmir en iyi ceza avukatı

Özel hayatın gizliliğine müdahale oluşturan her türlü davranış bu suçu oluşturur. Özel yaşamın gizliliğine yönelik müdahalenin herhangi bir hak ve yetkiye dayanamaması gerekmektedir. Açık veya örtülü bir rızaya dayanarak yapılan eylemler bu suçu oluşturmayacaktır. Ancak rıza hangi kapsamda verilmiş ise o çerçevede gerçekleştirilen eylemler hukuka uygun hale gelecektir. Örneğin özel yaşam alanına girilmesine gösterilen rıza bunun kayda alınması veya ifşa edilmesini de kapsamıyorsa işlenen fiil suç teşkil edecektir. İzmir en iyi ceza avukatı

Burada en çok karşılaşılan sorun gazetecilik mesleğinin icrası çerçevesinde gerçekleştirilen eylemlerin bu suçu oluşturup oluşturmadığı noktasında toplanmaktadır. Özellikle ünlü, medyaya yakın kişilerin özel hayatına ilişkin haberlerin yapılması çokça tartışılmaktadır. Ancak kamuoyu tarafından tanınan kişiler hakkında yapılan magazinsel haberler de ifade özgürlüğü kapsamındaki basın özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilebilmektedir. Bu tür haberlerin suç teşkil edip etmediğini haber yapılan kişi ile haberin içeriğine göre ayrı ayrı değerlendirmek gerekmektedir.      

Kişinin bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda örneğin; kedisine karşı gerçekleştirilen hakaret, tehdit, cinsel saldırı, iftira, şantaj gibi eylemlere ilişkin delillerin kaybolmasını engellemek ve yetkili makamlara sunmak için saldırıyı gerçekleştiren kişinin eylemlerini bilgisi dışında kayıt altına alması suç teşkil etmemektedir.

ŞİKAYET VE UZLAŞTIRMA

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu şikayete tabidir. Şikayet olmadan soruşturma ve kovuşturma yapılamaz. Şikayet süresi fiilin ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 6 aydır. 6 aylık süre hak düşürücü süre olup resen dikkate alınması gerekmektedir.

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu uzlaşmaya tabi suçlar arasındadır. Uzlaşma sağlanamaması halinde soruşturma ve kovuşturmaya devam edilebilir.

HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİYE BIRAKILMASI VE ERTELEME

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; hakkında cezaya hükmedilen sanığın belirli şartlar altında ve bu şartlara uyması koşuluyla hükmolunan cezanın bir sonuç doğurmamasıdır. Bu suç tipinde kamu davası açıldıktan sonra yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. en iyi ceza avukatı

 Erteleme; yapılan yargılama sonucunda belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi olarak tanımlanabilir. Bu suç tipinde de mahkemece verilen ceza ertelenebilmektedir.

 İzmir’de Ceza Avukatı, İzmir Ceza Avukatı, İzmir’de en iyi Ceza Avukatı, araştırmalarının dikkatli yapılması gerekmektedir. Tarafımızca Ceza Hukukuna ilişkin davalar Asliye Ceza Mahkemesi ve Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davaların her alanında hizmet verilmektedir.

Türk Medeni Kanunu’nun 164. maddesine göre; ‘’Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır. boşanma avukatı

Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.’’ boşanma avukatı

TERKİN ŞARTLARI

a-) Eşlerden birinin ortak konutu terk etmesi. boşanma avukatı

-Ortak konut, evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemek maksadıyla terk edilmelidir. Konuttan ayrılmak haklı bir sebebe dayanıyorsa terk olarak kabul edilmez. Örneğin iş için seyahate çıkma, askere gitme, cenazeye gitme vb. Ayrıcı eşlerden biri eşini anne ve babası ile oturmaya zorlaması halinde terk haklı sebebe dayanır.

-Tek için haklı sebep ortadan kalktıktan sonra eşin ortak konuta dönmemeye devam etmesi. Örneğin cenaze için farklı bir şehre giden eşin aradan uzun zaman geçmesine rağmen geri dönmemesi. boşanma avukatı

-Eşin diğer eşi haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmesini engellemesi hali de terk olarak kabul edilir. Örneğin eşin haklı bir sebep olmadan evin anahtarlarını değiştirerek konuta almaması.

b-) Terkin en az 6 ay sürmüş olması gerekir.  6 aylık süre dolmadan terke boşanma davası açılması mümkün değildir.

c-) Terk eden eşe hakim veya noter aracılığıyla ihtarda bulunulması ve buna rağmen eşin konuta dönmemesi gerekir. boşanma avukatı

Eşe ihtar çekilebilmesi için terk ettiği tarihten itibaren 4 ay geçmiş olması gerekir. 6 aylık sürenin 4 ayı ihtardan önce 2 ayı ihtardan sonra geçerek dolmalıdır. İhtar bu 4 aylık süreçten sonra istenilen zamanda çekilebilir. Bu süreler dolduktan sonra terke dayalı boşanma davası açılabilir.

Terk mutlak bir boşanma sebebi olup kanunda düzenlenen şartlar gerçekleşmişse hakim boşanmaya karar vermek zorundadır. Şartlar gerçekleştikten sonra terk eden eşin konuta dönmek istemesi veya dönmesi davayı değiştirmez. boşanma avukatı

Boşanma davaları detaylı hukuki bilgiye ve usul kurallarına dayanmaktadır. Bu nedenle tarafların davalarını avukat aracılığı ile açmalarını tavsiye etmekteyiz. Boşanma davalarınız ile ilgili Boşanma Avukatı olarak her zaman tarafımızla iletişime geçebilirsiniz.

Zina (Aldatma); evlilik devam ederken eşlerden birinin karşı cinsten biri ile isteyerek cinsel ilişkide bulunması olarak tanımlanmaktadır. en iyi boşanma avukatı izmir

Eşlerin eşcinsel ilişkileri aldatma/zina olarak kabul edilmez, bu durumda TMK m. 163 gereği haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma davası açılabilir.  en iyi boşanma avukatı izmir

Aldatma/zinanın varlığı için sürekli olarak bir başkası ile cinsel ilişkide bulunulması aranmaz, cinsel ilişkinin bir defa gerçekleştiğinin tespit edilmesi yeterlidir. en iyi boşanma avukatı izmir

Cinsel ilişki de bulunmadan bir başkası ile gezmek, flört etmek zina olarak kabul edilmemektedir. Ancak eşin bir başkası ile aynı otel odasında kalması, eşin yalnızken karşı cinsten birini ortak konuta alması halinde aldatma/zinanın varlığı ispatlanmış kabul edilir.

Aldatmanın ispatında; tanık anlatımları, usulüne uygun olarak elde edilmiş fotoğraf ve video kayıtları, telefon görüşmeleri, sms/whatsapp yazışmaları, banka kayıtları, otel kayıtları, uçak kayıtları, sadece aldatmanın varlığını ispat edebilmek için bir kereliğine yapılmış ses kaydı kullanılabilmektedir. en iyi boşanma avukatı izmir

Aldatma – Zina Nedeniyle Boşanma Davası Açma Süresi

Türk Medeni Kanunu’nun 161/2. Maddesinde zina nedeniyle boşanma davası açılmasında hak düşürücü süre düzenlenmiştir. Buna göre; eşlerden birinin aldatma fiilini öğrenmesinden itibaren 6 ay içinde dava açma hakkı vardır. Her halde aldatma fiilinin gerçekleştirilmesinden 5 yıl içerisinde davanın açılması gerekmektedir. Dolayısıyla diğer eşin aldatmasını 5 yıl içinde ne zaman öğrenmişse, o andan itibaren 6 ay içinde dava açmak zorundadır. 5 yıl sonunda eşin dava açma hakkı sona erer. Süre hak düşürücü süre olduğu için hakim tarafından resen dikkate alınır.

Aldatma sebebiyle boşanma davası açma hakkı düşmüş olsa bile bu durum geçimsizliğe sebep oluyorsa TMK m. 166’ya dayanılarak evlilik birlikteliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açılabilir.en iyi boşanma avukatı izmir

Af

TMK m.161/3 e göre affeden tarafın aldatmaya dayanarak dava açma hakkı yoktur. Eşlerden biri aldatıldığını öğrendikten sonra eşini affedip evliliğine devam ederse sonrasında bu aldatma fiiline dayanarak boşanma davası açamaz. boşanma avukatı izmir avukat

Aldatmaya dayalı boşanma davası sadece aldatma olgusuna dayalı açılabileceği gibi hem aldatma hem de şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davasına dayalı olarak açılabilir. Bu durumda aldatma eyleminin ispat edilmemesi halinde hakim şiddetli geçimsizlik halinin gerçekleşip gerçekleşmediğine bakarak boşanmaya karar verebilecektir. en iyi boşanma avukatı İzmir

Aldatılan eş aldatma nedeniyle maddi tazminat, manevi tazminat ve nafaka taleplerinde bulunabilir. Hakim tarafından aldatmanın ispat edilip edilmediği, edildi ise aldatan eşin maddi durumu vb. hususlara bakarak aldatılan eş lehine maddi/manevi tazminat ve nafakaya hükmedebilecektir.

Şunu da belirtmek gerekir ki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu kararına göre; eşin aldatma eylemini gerçekleştirdiği üçüncü kişiden sadece aldatma eylemine dayanarak tazminat talep edilebilmesi mümkün değildir. Sadakat yükümlülüğü sadece eşler arasında geçerli olup bu durum haksız fiil olarak da değerlendirilemez.

İzmir Boşanma Avukatı, İzmir’de nafaka davaları, boşanma davaları, velayet davaları ile ilgili konuların her alanında hizmet verilmektedir. Bu konuda danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca yüksek fiyatlar talep edilmemekte ve tarafların mağduriyetlerinin giderilmesi hedeflenmektedir. Dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz. olarak boşanma süreciniz için tarafımızla irtibata geçebilirsiniz.

TMK madde 162’de ‘’Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.’’ denilmek suretiyle mutlak, kusura dayalı ve özel boşanma sebebi sayılmıştır. Kanun maddesinde sayılan boşanma sebebi üç farklı şekilde ortaya çıkmaktadır. izmir boşanma avukatı izmir avukat

Hayata Kast

Eşin diğer eşi öldürme niyetini ortaya koyacak fiillerde bulunmasıdır. Eşin diğerini öldürmeye teşebbüs etmesi, intihara teşvik veya yardım etmesi, eşin hayatta kalması için bir fiilde bulunması gerekirken bunu yapmaması hayata kast sebebi olarak sayılabilir. Eşin hayata kast eylemini harekete geçirdikten sonra eşini öldürmekten vazgeçmesi halinde de hayata kast şartı gerçekleşmiş kabul edilir. izmir boşanma avukatı izmir avukat

Pek Fena Muamele

Eşin diğerinin vücut bütünlüğüne veya sağlığına karşı gerçekleştirdiği her türlü saldırı pek fena muamele olarak kabul edilir. Bu saldırının sürekli veya düzenli aralıklarda olması şart değildir, bazen tek bir davranış da pek fena muamelenin oluşması için yeterlidir. Eşini dövmek, normal olmayan cinsel ilişkiye zorlamak, eve kilitlemek verilebilecek örneklerden bazılarıdır. izmir boşanma avukatı izmir avukat

Onur Kırıcı Davranış

Eşin diğer eşi aşağılamak, küçük düşürmek maksadıyla onuruna yönelik yaptığı haksız saldırıdır. Eşine sinirlenip toplum içinde ona hakaret etmek, eşini evden dışarı atmak, eşine iftirada bulunmak örnek verilebilir.

Yukarıda sayılan boşanma sebeplerine maruz kalan eşin bu sebeplerden boşanma hakkı boşanma sebebini öğrenmesinden (eylemlerin kendisine gerçekleştirilmesinden itibaren) 6 ay ve her halde sebebin doğumu üzerinden 5 yıl içerisinde dava açması gereklidir. Söz konusu süreler hak düşürücü süre olup hakim tarafından resen dikkat edilecektir. izmir boşanma avukatı izmir avukat

Eşin yukarıda sayılan boşanma sebeplerine maruz kalmasından sonra diğer eşi affetmesi halinde ise sonradan bu sebeplere dayanarak boşanmaya karar verilmesini isteme hakkı yoktur. izmir boşanma avukatı izmir avukatı

Maddi, Manevi Tazminat ve Nafaka

Hayata kast, pek kötü muamele ya da onur kırıcı davranışa maruz kalan, kişilik hakkı saldırıya uğrayan kusursuz veya daha az kusurlu eş kusurlu eşinden uygun bir maddi/manevi tazminat ve nafaka isteyebilir.

Kusursuzluk mutlak bir kusursuzluk değildir. Çünkü boşanma davasında taraflardan birinin hiç kusurunun bulunmaması nadiren rastlanılan durumlardandır. Burada önemli olan tazminat isteyen eşin herhangi bir kusurunun bulunup bulunmadığı değil boşanma sebebinde kusurunun bulunup bulunmadığıdır. izmir boşanma avukatı izmir avukat

Tazminatın miktarı hakim tarafından belirlenir. Tazminat miktarının uğranılan zararın tam karşılığı olması gibi bir zorunluluk yoktur. Hakim, tarafların mali ve sosyal durumlarını ve kusur derecelerini göz önünde bulundurarak tazminat miktarını belirler. Maddi ve manevi tazminatın mutlaka boşanma davası ile istenilmesi zorunlu değildir. Ayrı bir dava ile de talep edilebilir. izmir boşanma avukatı izmir avukat

Nafakayı ödeyecek olan eşin mali gücü nafaka miktarının belirlenmesinde önem arz etmektedir. Nafaka ödeme yükümlüsünün hiç ödeme gücü yoksa yoksulluk nafakasına karar verilemez. Yoksulluk nafakasının amacı talepte bulunanı yoksulluktan kurtarmaktır.

İzmir Boşanma Avukatı, İzmir’de nafaka davaları, boşanma davaları, velayet davaları ile ilgili konuların her alanında hizmet verilmektedir. Bu konuda danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca yüksek fiyatlar talep edilmemekte ve tarafların mağduriyetlerinin giderilmesi hedeflenmektedir. Dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz. olarak boşanma süreciniz için tarafımızla irtibata geçebilirsiniz.

Taksirle yaralama suçu Türk Ceza Kanunun 89. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; en iyi ceza avukatı

‘’(1)Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. en iyi ceza avukatı

 (2) Taksirle yaralama fiili, mağdurun; a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına, b) Vücudunda kemik kırılmasına, c) Konuşmasında sürekli zorluğa, d) Yüzünde sabit ize, e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma, f) Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına, Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır.

(3) Taksirle yaralama fiili, mağdurun; a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine, b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine, c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına, d) Yüzünün sürekli değişikliğine, e) Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine, Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.

(4) Fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması halinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(5) Taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. Ancak, birinci fıkra kapsamına giren yaralama hariç, suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde şikâyet aranmaz.’’

Taksirle yaralamaya örnek verilecek olursa kişinin hayvanını başıboş bırakması neticesinde hayvanın bir bir kimseye saldırıp onu yaralaması durumunda taksirle yaralama suçu ortaya çıkar.

Taksirle yaralama suçu iş kazaları açısından da önemli bir yer teşkil etmektedir. 4857 sayılı İş Kanununun 77/1’e göre ‘’İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler.’’ Bu yükümlülüklerini yerine getirmeyen veya ihmal eden işverenler, işçilerin yaralanması neticesinde taksirle yaralama suçundan sorumlu tutulurlar. en iyi ceza avukatı

TAKSİRLE YARALAMADA TAZMİNAT SORUMLULUĞU

Taksirle yaralanmaya maruz kalan kişinin maddi ve manevi tazminat davası açma hakkı bulunmaktadır.

Trafik kazasında yaralanan kişi,  iş kazasında işverenin ihmali nedeniyle yaralanan kişilerin veya doktor uygulamasında yaralanan kişilerin tazminat hakları bulunmaktadır.

GÖREVLİ MAHKEME

Taksirle yaralama suçunda görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir. en iyi ceza avukatı

ŞİKAYET, ZAMANAŞIMI VE UZLAŞTIRMA

Taksirle yaralama suçu şikayete tabi suçlardandır. Ancak suçun TCK M89/2-3-4 de düzenlenen nitelikli hallerinin bilinçli taksir halinde işlenmesi durumunda soruşturma ve kovuşturma şikayete tabi değildir.

Dava zamanaşımı 8 yıldır. Suç uzlaştırmaya tabi olup uzlaştırma prosedürü uygulanmadan yargılama yapılabilmesi mümkün değildir.

HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİYE BIRAKILMASI VE ERTELEME

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; hakkında cezaya hükmedilen sanığın belirli şartlar altında ve bu şartlara uyması koşuluyla hükmolunan cezanın bir sonuç doğurmamasıdır. Bu suç tipinde kamu davası açıldıktan sonra yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. en iyi ceza avukatı

Erteleme; yapılan yargılama sonucunda belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi olarak tanımlanabilir. Bu suç tipinde de mahkemece verilen ceza ertelenebilmektedir.

İzmir’de Ceza Avukatı, İzmir Ceza Avukatı, İzmir’de en iyi Ceza Avukatı, araştırmalarının dikkatli yapılması gerekmektedir. Tarafımızca Ceza Hukukuna ilişkin davalar Asliye Ceza Mahkemesi ve Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davaların her alanında hizmet verilmektedir. Bu konuda danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca yüksek bedeller talep edilmemekte kişilerin mağduriyetlerinin en kolay yoldan giderilebilmesi hedeflenmektedir. İzmir de avukat ceza avukatı

İzmir Ceza Avukatı olarak dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz.

Kişinin koruma amaçlı olarak özgürlüğünün kısıtlanabilmesi için kanunda öngörülen şartların gerçekleşmesi gerekmektedir. İzmir en iyi boşanma avukatı

Türk Medeni Kanunu m.432’de koruma amaçlı özgürlüğün kısıtlanmasının koşulları düzenlenmiştir. Buna göre; ‘‘Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arz eden bulaşıcı hastalık veya serserilik sebeplerinden biriyle toplum için tehlike oluşturan her ergin kişi, kişisel korunmasının başka şekilde sağlanamaması hâlinde, tedavisi, eğitimi veya ıslahı için elverişli bir kuruma yerleştirilir veya alıkonulabilir. Görevlerini yaparlarken bu sebeplerden birinin varlığını öğrenen kamu görevlileri, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar. Bu konuda kişinin çevresine getirdiği külfet de göz önünde tutulur. İlgili kişi durumu elverir elvermez kurumdan çıkarılır.’’ İzmir en iyi boşanma avukatı

Düzenlemeye göre kişinin koruma amaçlı kısıtlanması için; özel koruma ihtiyacı, zayıflık durumu, zayıflık durumunun sürekliliği, toplum için tehlike oluşturma gibi şartların gerçekleşmesi gerekmektedir.

TMK m.432/1 de belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde kişi tedavi, eğitim veya ıslah için elverişli bir kuruma yerleştirilebilir veya alıkonulabilir.

GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Yerleştirme veya alıkoymaya karar verme yetkisi ilgilinin yerleşim yeri veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde bulunduğu yer vesayet makamına aittir. Yerleştirme veya alıkoymaya karar veren vesayet makamı kurumdan çıkarmaya da yetkilidir.

Vesayet makamı Sulh Hukuk Mahkemesidir. Kişinin yerleşim yeri bir kimsenin sürekli oturmak niyetiyle kaldığı yerdir.

VESAYET MAKAMI KARARINA İTİRAZ

Kuruma yerleştirilen kişi veya yakınları verilen karara karşı kendilerine bildirilmesinden başlayarak on gün içinde denetim makamına itiraz edebilirler. Bu hak kurumdan çıkarılma isteminin reddi halinde de kullanılabilir. İtiraz süresi hak düşürücü süredir. İzmir en iyi boşanma avukatı

Koruma Amaçlı Özgürlüğün Kısıtlanması yargılaması basit yargılama usulüne tabidir. Gerektiğinde ilgili kişiye adli yardım sağlanır. Mahkemece karar verilmeden önce ilgili kişi dinlenmelidir.

İzmir’de nafaka davaları, boşanma davaları, velayet davaları ile ilgili konuların her alanında hizmet verilmektedir. Bu konuda danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca yüksek fiyatlar talep edilmemekte ve tarafların mağduriyetlerinin giderilmesi hedeflenmektedir. Dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz. mir en iyi boşanma avukatı

Kişilerin birlikte yaşayıp yaşamadıklarına bakılmaksızın belli derecedeki kan hısımlarının birbirlerine yardım etme yükümlülüğü mevcuttur. Türk Medeni Kanununa göre üstsoy, altsoy  hısımlar ile kardeşler yardım nafakası ile yükümlüdürler.  Örneğin şartları gerçekleşmişse anneanne ve dede nafaka yükümlüsü olabileceği gibi torun da nafaka yükümlüsü olabilir. İzmir avukat boşanma avukatı

ŞARTLARI

Yardım nafakası talebinde bulunabilmek için yardım edilmediği takdirde yoksulluğa düşülecek olması gerekir. Kişi yaşaması ve geçimi için gerekli olanakları sağlayamaması halinde yoksulluğa düşmüş kabul edilir. Yani bakılacak şey kişinin geçinebilmesi için gerekli vasıtalara sahip olup olmadığıdır. Talepte bulunanın hısımlarından nafaka isteyebilmesi için paraya çevrilebilecek mal varlığı varsa ve bu mal varlığını satması kendisini zor bir duruma sokmayacaksa onu da tüketmiş olması gerekir.  Ancak örneğin bir tek evi olan kişinin o evi sattığında kalacağı bir yeri olmaması halinde kendisinden evini satması beklenemez. İzmir avukat boşanma avukatı

Nafaka isteyen kişinin bütün çabasına rağmen ihtiyaçlarını temin edememesi gerekir. Çalışma gücü olan bir kimse çalışmadığı için yoksulluğa düşmüşse yardım nafakası talebi uygun görülmeyecektir. İzmir avukat boşanma avukatı

NAFAKA YÜKÜMLÜLERİ

TMK m. 364’e göre nafaka yükümlülerden altsoy, üstsoy ile kardeşler arasında bir ayrım söz konusudur.

Nafaka yükümlüsünün altsoy veya üstsoy olması halinde; bu kişilerden nafaka istenilebilmesi için sadece ödeme güçlerinin bulunması yeterlidir. Bu kişiler nafaka ödemeleri halinde zor duruma düşmeyecekler ise ödeme güçlerinin olduğu kabul edilir. Ancak altsoy veya üstsoy nafaka ödemesi halinde gerek kendileri gerekse de eşi ve çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamakta zor duruma düşecek ise nafaka ödeme yükümlülükleri ortadan kalkar.

Nafaka yükümlüsü kardeşler ise; nafakadan sorumlu olmaları refah içinde bulunmalarına bağlıdır. Yani kardeşlerde altsoy ve üstsoydakiler gibi ödeme gücünün bulunması yeterli görülmemiş ayrıca refah içinde olmaları da aranmıştır. Yargıtay’a göre ‘bir kimse geleceği için kaygı duymadan toplumun lüks saydığı ihtiyaçları karşılayabilecek durumdaysa refah içinde yaşıyor demektir’.

NAFAKA YÜKÜMLÜLÜK SIRASI

TMK m. 364 de belirtilen nafaka yükümlülerinin birden fazla olması halinde TMK m. 365 gereği belli bir sıra öngörülmüştür. Buna göre ‘’nafaka davası mirastaki sıra göz önünde tutularak açılır.’’ Aynı sırada birden fazla kişi varsa ödenecek nafaka tutarı ödeme güçleri oranında aralarında paylaştırılır.

NAFAKA MİKTARININ TESPİTİ

Nafaka miktarının üst sınırı o günün koşullarına göre nafaka talebinde bulunan kişinin geçinmesi zorunlu olan miktar kadardır. Nafaka miktarının alt sınırı ise nafaka yükümlüsünün mali durumu kadardır. Nafaka miktarı tespit edilirken ülkenin ekonomik durumu, geçim şartları, temel ihtiyaçlar, tarafların ihtiyaçları ve maddi durumları göz önünde bulundurulacaktır. Dolayısıyla hakim takdir yetkisini de kullanarak bu şartlar altında en uygun nafaka miktarını takdir edecektir. İzmir avukat boşanma avukatı

HACZEDİLEMEZLİK

Nafaka alacakları mahkeme kararına dayanıyor ise hiçbir şekilde haczedilemezler. Ancak sözleşmeye dayanıyor ise haczedilebilirler.

GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Yardım nafakası davalarında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise taraflardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir. İzmir avukat boşanma avukatı

İzmir’de nafaka davaları, boşanma davaları, velayet davaları ile ilgili konuların her alanında hizmet verilmektedir. Bu konuda danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca yüksek fiyatlar talep edilmemekte ve tarafların mağduriyetlerinin giderilmesi hedeflenmektedir. Dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz.

 

Her geçen gün değişen ekonomik koşullar, artan enflasyon, nafaka alacaklısının maddi durumunda, yaşam şartları ve standartlarında yaşanan olumsuz değişmeler vb. durumlarda nafaka alacaklısı tarafından nafaka borçlusuna karşı açılan dava türüdür. İzmir avukat nafaka avukatı

Nafakanın arttırılması mümkün olduğu gibi şartların gerçekleşmesi halinde nafakanın azaltılması veya tamamen kaldırılması için dava açılabilmesi de mümkündür. İzmir avukat nafaka avukatı

Mahkemelerce hükmedilen nafaka bedelleri tarafların gelirleri, o günün ekonomik şartları gibi durumlara göre değişiklik göstermektedir. Bu nedenle mahkemelerce hükmedilen nafaka miktarları kesin hüküm niteliği taşımamaktadır. Hükmedilen nafaka miktarlarının günün enflasyon, ekonomik şartlar, alım gücünün azalması gibi nedenlerden yetersiz kalması veya nafaka alacaklısının ekonomik gelirinin azalması gibi durumlarda nafakanın arttırılması talep edilebilmektedir. İzmir avukat nafaka avukatı

Taraflar ister anlaşmalı olarak boşanmış ve nafaka miktarlarını kendileri belirlemiş olsun, isterlerse de çekişmeli olarak boşanıp nafaka miktarı hakim tarafından belirlenmiş olsun nafaka artırım davası açmalarında yasal bir engel bulunmamaktadır.

NAFAKA ARTIRIM DAVASI ŞARTLARI

Nafaka artırım davası sadece nafaka alacaklısı tarafından açılabilir. İzmir avukat nafaka avukatı

-Nafaka alacaklısının nafakanın ilk bağlandığı döneme göre ekonomik durumunda azalma ve kötüleşme olması gerekir. Nafaka borçlusunun da ekonomik durumunda iyileşme yaşanması nafakanın artırımı yönünde olumlu netice doğuracaktır.

– Nafaka miktarının enflasyon sebebiyle önemli miktarda değer kaybetmesi de artırım sebebidir. 

-Çocuk/çocuklar için iştirak nafakasına hükmedilmişse, nafaka miktarının günün ekonomik şartlarında çocuk/çocukların eğitim, sağlık, bakım ve beslenmeleri için yetersiz kalması gerekmektedir.

-Kişinin sağlık durumunun bozulması bu nedenle sağlık masraflarının ortaya çıkması nafaka artırım sebebi olarak kabul edilebilir. Çocuk için iştirak nafakasına hükmedilmiş ise çocuğun sağlık durumunun bozulması, tedavi masraflarının ortaya çıkması da artırım sebebidir. İzmir avukat nafaka avukatı

-Nafaka artırım davası basit yargılama usulüne tabidir. Bu nedenle dava dilekçesinde nafaka artırımını gerektiren sebeplerin detaylı ve hukuki bir dille açıklanması ve delillerle birlikte mahkemeye sunulması gerekir. Hak kaybına uğramamak ve olumlu netice almak için bu konuda bilgili ve deneyimli bir avukat ile birlikte çalışmak faydalı olacaktır. 

-Nafaka artırım davası açmak için kanunda bir süre öngörülmemiştir. Şartların gerçekleşmesi halinde her zaman dava açılabilmektedir.

-Nafaka artırım davası nisbi harca tabidir. Nafaka artımı istenilen meblağın dava dilekçesinde açıkça belirtilmesi ve harcının ödenmesi gerekir. Harca esas değer artırım istenen miktarın bir yıllık tutarı üzerinden belirlenir.

GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Nafaka artırım davasında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir.

Yetkili mahkeme TMK m.177 gereği nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesidir. 

İzmir’de nafaka davaları, boşanma davaları, velayet davaları ile ilgili konuların her alanında hizmet verilmektedir. Bu konuda danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca yüksek fiyatlar talep edilmemekte ve tarafların mağduriyetlerinin giderilmesi hedeflenmektedir. Dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 155. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; İzmir de avukat ceza avukatı 

‘’Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır. İzmir de avukat ceza avukatı 

 Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.’’

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Hırsızlık Suçundan Farkı İzmir de avukat ceza avukatı 

Güveni kötüye kullanma suçunda mağdur malın zilyetliğini faile vermektedir.  Hırsızlık suçunda ise fail mağdurun rızası dışında malın zilyedi olmaya çalışmakta ve sonradan zilyetliği elde etmektedir. Örneğin oto yıkamaya verilen aracın torpidosunda bulunan gözlüğün alınması hırsızlık teşkil eder, çünkü burada gözlüğün rızaya dayalı devri söz konusu değildir.

Güveni kötüye kullanma suçunda fail, geri verilmek üzere kendisine bırakılmış malı sanki kendisi malikmiş gibi kullanmaktadır. Bu suç temelde bir sözleşme ilişkisine dayanmaktadır. Bu konuda bir şekil şartı (yazılı veya sözlü) yoktur.

Güveni kötüye kullanma suçu beş farklı şekilde meydana gelmektedir. İzmir de avukat ceza avukatı 

1-) Zilyetliğin devir amacı dışında kullanılması

2-) Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma

3-) Meslek veya sanat nedeniyle güveni kötüye kullanma

4-) Ticaret sebebiyle güveni kötüye kullanma

5-) Başkasının mallarını yönetmek yetkisi çerçevesinde tevdi ve teslim edilen mallar ile ilgili güveni kötüye kullanma

Güveni kötüye kullanma suçunda; zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunma veya devir olgusunu inkar etme durumu söz konusudur. Zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunmak ile kastedilen o mal üzerinde malın sahibine verilen bazı yetkilerin kullanılmasıdır. Örneğin mağdurun faile zilyetliğini verdiği bir malı, failin malın sahibi gibi hareket ederek bir üçüncü bir kişiye satması. Devir olgusunu inkar etmek ise failin malın zilyetliğinin kendisine teslim edilmediğini ileri sürmesidir. Yine bu suçta failin kendisinin veya bir başkasının yararına tasarrufta bulunması gerekir.

Suçun Nitelikli Halleri

TCK .m155/2’ye göre ‘’Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.’’

İlk nitelikli hal ; Suçun meslek, sanat, ticaret ve hizmet ilişkisinin kötüye kullanılması suretiyle işlenmiş olmasıdır. Burada mağdur tarafından malın zilyetliğinin devri meslek, sanat veya hizmet nedeniyle yapılmalıdır. Örneğin, tamir için telefonun telefon tamircisine bırakılması ancak telefon tamircisinin o telefonu reyonda bulunan diğer telefonlarının yanına koyarak satması.

Başkasının mallarını idare etme yetkisinin gereği tevdi ve teslim edilmiş nitelikli halinde ise vasilere ve vekillere teslim edilen malların kötüye kullanılması durumu söz konusudur.

Görevli Mahkeme

 Güveni Kötüye Kullanma Suçunda görevli Mahkeme Asliye Ceza Mahkemeleridir. İzmir de avukat ceza avukatı 

ŞİKAYET SÜRESİ, UZLAŞMA VE ZAMANAŞIMI

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun basit hali şikayete tabidir. Şikayet süresi suçun işlendiğinin ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 6 aydır. Suçun nitelikli halinin dava zamanaşımı süresi 15 yıldır. İzmir de avukat ceza avukatı 

Güveni kötüye kullanma suçu Uzlaşmaya tabi suçlardandır. Uzlaşma sağlanması halinde faile bu suçtan dolayı ceza verilemeyecektir.

HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİYE BIRAKILMASI, ERTELEME VE ADLİ PARA CEZASI

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; hakkında cezaya hükmedilen sanığın belirli şartlar altında ve bu şartlara uyması koşuluyla hükmolunan cezanın bir sonuç doğurmamasıdır. Bu suç tipinde kamu davası açıldıktan sonra yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.

 Erteleme; yapılan yargılama sonucunda belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi olarak tanımlanabilir. Bu suç tipinde de mahkemece verilen ceza ertelenebilmektedir.

Adli para cezası; tek başına veya hapis cezası ile birlikte verilebilen ve ödenmediğinde hapis cezasına çevrilebilen bir yaptırım türüdür.  Güveni kötüye kullanma suçu nedeniyle hakim hapis cezasını adli para cezasına çevirebilir.

 İzmir’de Ceza Avukatı, İzmir Ceza Avukatı, İzmir’de en iyi Ceza Avukatı, araştırmalarının dikkatli yapılması gerekmektedir. Tarafımızca Ceza Hukukuna ilişkin davalar Asliye Ceza Mahkemesi ve Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davaların her alanında hizmet verilmektedir. Bu konuda danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca asla yüksek bedeller talep edilmemekte kişilerin mağduriyetlerinin en kolay yoldan giderilebilmesi hedeflenmektedir. İzmir de avukat ceza avukatı 

İzmir Ceza Avukatı olarak dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz.

Cumhurbaşkanına hakaret suçu Türk Ceza Kanunu m. 125 de tanımlanan hakaret suçundan ayrı olarak özel madde ile düzenlenmiştir. Cumhurbaşkanına hakaret suçu Devletin Egemenlik Alametlerine ve Organların Saygınlığına Karşı Suçlar başlığı altında yer almaktadır. Burada korunması amaçlanan Cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığıdır. İzmir avukat en iyi ceza avukatı

Suçun faili herkes olabilir. Suç sadece Cumhurbaşkanı’na hakaret edilmesi halinde gerçekleşir bu nedenle Cumhurbaşkanlığı andiçme ile başlayacağından seçim sırasında yapılan hakaret Cumhurbaşkanına hakaret suçunu oluşturmaz.

Madde gerekçesinde Cumhurbaşkanı’nın Devleti temsil etmesi ve Anayasa da belirtilen görev ve yetkileri göz önüne alınarak onun kişiliğine yöneltilen hareketin bir bakıma Devlet kuvvetleri aleyhine cürümlerden sayılması gerektiği düşüncesinden hareketle bu madde kaleme alınmış ve Cumhurbaşkanı’na karşı hakaret müstakil bir suç haline getirilmiştir.İzmir avukat en iyi ceza avukatı

CUMHURBAŞKANINA HAKARET SUÇUNUN CEZASI

TCK m.299’a göre ‘‘Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

            (2) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/35 md.) Suçun alenen işlenmesi hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır.

             (3) Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.’’

Hakaret suçu iki şekilde işlenebilir;İzmir avukat en iyi ceza avukatı

1-)Onur şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etme suretiyle.

2-) Sövme suretiyle kişinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edilmesi. Sözlü biçimde işlenebileceği gibi el kol hareketi vb. davranışlar ile de işlenebilir. 

Cumhurbaşkanına hakaret suçunun neredeyse tamamı Cumhurbaşkanının gıyabında işlenmektedir. Genel anlamda gıyapta hakaretin en az 3 kişi tarafından öğrenilmesi gerekir ancak Cumhurbaşkanına hakarette bir kişinin hakareti duyması yeterli olup 3 kişinin hakareti öğrenmesi şartı aranmamaktadır.

 SUÇUN NİTELİKLİ HALİ

Cumhurbaşkanına hakaret suçunun alenen işlenmesi halinde verilecek ceza altıda bir (1/6) oranında arttırılacaktır. Suçun alenen işlenmesinden kasıt belirsiz sayıda kişilerin hakaret olan sözü duymaları veya görmelerine olanak sağlanmasıdır. Örneğin twitter üzerinden hakaret edilmesi veya herkese açık bir alanda hakaret içerikli sözlerin söylenmesi vb.İzmir avukat en iyi ceza avukatı

GÖREVLİ MAHKEME

 Cumhurbaşkanına hakaret suçunda görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir.

ŞİKAYET SÜRESİ, UZLAŞMA VE ZAMANAŞIMI

 Söz konusu suç uzlaşmaya tabi olan suçlardan değildir. Suç  şikayete tabi olan suçlardan da değildir. Suçun gerçekleştiğinin öğrenilmesi halinde Savcılık tarafından resen soruşturma başlatılır. Dava zamanaşımı süresi 8 yıldır bu süre geçtikten sonra soruşturma başlatılamaz.İzmir avukat en iyi ceza avukatı

 HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİYE BIRAKILMASI, ERTELEME VE ADLİ PARA CEZASI

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; hakkında cezaya hükmedilen sanığın belirli şartlar altında ve bu şartlara uyması koşuluyla hükmolunan cezanın bir sonuç doğurmamasıdır. Bu suç tipinde kamu davası açıldıktan sonra yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. 

 Erteleme; yapılan yargılama sonucunda belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi olarak tanımlanabilir. Bu suç tipinde de mahkemece verilen ceza ertelenebilmektedir.

 Adli para cezası; tek başına veya hapis cezası ile birlikte verilebilen ve ödenmediğinde hapis cezasına çevrilebilen bir yaptırım türüdür. Hakaret suçu nedeniyle hakim hapis cezası yerine adli para cezası verebilir.

İzmir’de Ceza Avukatı, İzmir Ceza Avukatı, İzmir’de en iyi Ceza Avukatı, araştırmalarının dikkatli yapılması gerekmektedir. Tarafımızca Ceza Hukukuna ilişkin davalar Asliye Ceza Mahkemesi ve Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davaların her alanında hizmet verilmektedir. Bu konuda danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca asla yüksek bedeller talep edilmemekte kişilerin mağduriyetlerinin en kolay yoldan giderilebilmesi hedeflenmektedir.İzmir avukat en iyi ceza avukatı

İzmir Ceza Avukatı olarak dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz.

 

Eşler arasında boşanma sebeplerinden birinin gerçekleşmesi halinde, muhakkak boşanma davası açılması zorunlu değildir. Eşlerden birinin istemi halinde boşanma davası açılması yerine ayrılık davası açılabilmektedir. Şartların gerçekleşmesi halinde hakim eşler arasında ayrılığa karar verebilir. Ayrılık kararıyla eşlerin ortak yaşamına bir süre ara verilir. İzmir avukat, boşanma avukatı

Ayrılık davasında, boşanmaya neden olacak sebeplerin davayı açan eş tarafından ispat edilmesi halinde ayrılığa 1 yıldan 3 yıla kadar bir süre için karar verilebilir. Bu süre ayrılık kararının kesinleşmesiyle işlemeye başlar.

Hakim tarafından takdir edilen ayrılık süresi bitince ayrılık durumu kendiliğinden sona erer.  Ayrılık süresi bitmesine rağmen eşler arasında ortak hayat yeniden kurulamamışsa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Boşanmanın sonuçları düzenlenirken ilk davada ispatlanmış olan olaylar ve ayrılık süresinde ortaya çıkan durumlar göz önünde tutulur. İzmir avukat, boşanma avukatı

Ayrılık Davasının Şartları

Boşanma sebepleri olan; Evlilik birliğinin temelinden sarsılması, zina, terk, haysiyetsiz hayat sürme, akıl hastalığı gibi sebepler ayrılık kararı verilmesi için yeterlidir. Ancak ayrılığa karar verilebilmesi için bu ve buna benzer sebepler ispat edilebilmesi önemli olup sürecin avukat yardımıyla yürütülmesi olumlu sonuç alınabilmesi için önemlidir. İzmir avukat, boşanma avukatı

Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden alır.

Görevli ve Yetkili Mahkeme İzmir avukat, boşanma avukatı

Ayrılık davalarında da boşanma davalarında olduğu gibi görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise eşlerin son 6 aydır birlikte yaşadıkları yer mahkemesi ile eşlerden birinin yerleşim yeri mahkemesidir. İzmir avukat, boşanma avukatı

Ayrılık Kararının Sonuçları  İzmir avukat, boşanma avukatı

Davada sadece tarafların ayrılığına karar verilmesi talep edilerek dava açılmış ise hakim boşanmaya karar veremez. Ancak boşanma talepli bir dava açılmış ise hakim takdir yetkisine göre boşanmaya veya ayrılığa karar verebilir.

-Ayrılık kararı ile birlikte eşler ayrı yerleşim yerlerinde yaşayabilirler. Eşler birbirlerine mirasçı olmaya devam ettikleri gibi birbirlerine olan sadakat yükümlülükleri de aynı şekilde devam etmektedir.

-Eşlerin müşterek çocukları bulunmakta ise hakim ayrılık kararı ile birlikte çocuk veya çocukların velayet durumları, şahsi ilişki tesisini de belirleyecektir. Ayrılık davası açan eş çocuk için nafaka talep edebilmektedir.

-Davayı açan eş maddi durumunun iyi olmaması, gelirinin bulunmaması veya gelirinin oldukça düşük olması hallerinde kendisi için ayrılık süresi boyunca nafakaya hükmedilmesini talep edebilmekte mahkemece de nafakaya hükmedilebilmektedir.

İzmir’de Aile Hukuku Avukatı, İzmir’de tavsiye edilebilecek Boşanma Avukatıİzmir’de en iyi Boşanma Avukatı araştırmalarının dikkatli yapılması gerekmektedir. Tarafımızca, Aile Hukuku’na ilişkin davalar, Boşanma Davaları ile Ayrılık Davaları’nın her alanında hizmet verilmektedir. Bu konuda danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca yüksek fiyatlar talep edilmemekte ve tarafların mağduriyetlerinin giderilmesi hedeflenmektedir. İzmir’de Boşanma Avukatı olarak dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz.

Boşanma Avukatı halk dilinde daha çok boşanma davalarına giren, boşanma alanında uzmanlaşmış avukatlara denilmektedir. boşanma avukatı izmir avukat 

Boşanma davalarında kanunda belirlenmiş pek çok prosedür ve detay bulunmaktadır. Bu sürecin etkin bir şekilde yönetilmesi, davada alınacak sonuca doğrudan etki sağlayacağı için uzman bir avukat yardımı ile takip edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde geri dönüşü mümkün olmayan hak kayıpları ile karşı karşıya kalınabilmektedir.

Boşanma avukatı; faaliyetlerinin büyük bir bölümünü Aile Hukuku alanında yoğunlaştırmış ve daha çok Aile Hukuku ile ilgili davalara bakan avukat olarak tanımlanmaktadır. Bireyler kimi zaman dava açarken veya davaya cevap verirken arzuhalcilere dilekçeler yazdırmakta ve o dilekçeleri mahkemelere sunmaktadırlar. Gerek kanunda belirtilen usullere uygun olmayan gerekse de esas ve içerik yönünden eksik olan dilekçeler nedeniyle davalar kimi zaman reddedilmekte veya istenilen sonuçlar alınamamaktadır.

Boşanma davası süreci, evli çiftler için oldukça zorlu ve yıpratıcı bir süreçtir. Boşanma sürecinde profesyonel hukuki yardım almak bu zorlu sürecin üstesinden gelmeyi kolaylaştırmaktadır. Özellikle çekişmeli boşanma davasının çok önemli hazırlık süreci bulunmaktadır. Yine dava süreci gerek usul gerekse de esas yönünden iyi ve etkin bir takip gerektirmektedir. Bu nedenle kişilerin Boşanma Davası için uzman avukat ile çalışmasını tavsiye ediyoruz. izmir boşanma avukatı izmir avukat en iyi boşanma avukatı

Boşanma davası açılırken Türk Medeni Kanunda belirtilen boşanma sebepleri doğru tespit edilmesi gerekir. Zira hakim tarafların dayandığı olaylar ve boşanma sebeplerine göre bir karara varacaktır. Bu hususta tarafların velayet, maddi tazminat, manevi tazminat, nafaka gibi talepleri açısından sürecin profesyonel bir şekilde yürütülmesi önemlidir.

Boşanma davası ile birlikte veya boşanma davası açıldıktan sonra, evlilik içerisinde edinilen mallar nedeniyle Mal Paylaşımı davası açılması da gerekebilmektedir. Bu davanın da taraflarca yürütülebilmesi pek mümkün değildir.

Uzman boşanma avukatı olmadan açılan boşanma davası veya mal paylaşımı davalarında yapılan hatalar geri dönüşü mümkün olmayan zararlara sebebiyet vermektedir. Geri dönüşü olmayan hatalar nedeniyle de yeniden dava açmak da mümkün olmamaktadır. Tarafların haklarının neler olduğu, maddi/manevi tazminat, nafaka vb. haklarını nasıl alacağı, profesyonel destek sağlayacak avukat yoluyla gerçekleşecektir. izmir boşanma avukatı izmir avukat en iyi boşanma avukatı

Boşanma davasında en önemli husus mahkemeye sunulacak delillerdir. Hangi delillerin yasaya uygun delil olduğu ve mahkemeye sunulması gereken delillerin tespiti oldukça önemlidir. Bu nedenle boşanma davalarında kanuna ve Yargıtay içtihatlarına vakıf olunması gerekmektedir.

Boşanma davası sonucunda tazminat ve/veya nafakaya hükmedilmesi halinde ödemeye yükümlü olan kişi ödemeleri gerçekleştirmeyebilir. Bu nedenle icra takibi başlatılması gerekecektir.

İzmir’de tavsiye edilebilecek Boşanma Avukatıİzmir’de en iyi Boşanma Avukatı araştırmalarının dikkatli yapılması gerekmektedir. Tarafımızca Boşanma Davalarının her alanında hizmet verilmektedir. Boşanma Avukatı tutmak zor bir süreç olmamakla birlikte danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca yüksek fiyatlar talep edilmemekte ve tarafların mağduriyetlerinin giderilmesi hedeflenmektedir. İzmir’de Boşanma Avukatı olarak dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz.

Hakaret suçu TCK m.125 de düzenlenmiştir. Buna göre; hakaret suçu ve cezası izmir avukat izmir ceza avukatı en iyi ceza avukatı

Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden (…) (1) veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.

            (2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.

            (3) Hakaret suçunun;

  1. a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
  2. b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
  3. c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,

            İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.

             (4)Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.

             (5)Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.’’ hakaret suçu ve cezası İzmir avukat İzmir ceza avukatı en iyi ceza avukatı

Hakaret Suçunda mağdurun belirli veya belirlenebilir bir kişi olması gerekir. İsmin açıkça belirtilmesi şart değildir ancak mağdurun kim olduğunun kullanılan sözlerden anlaşılması gerekir. Hakaret suçu iki şekilde işlenebilir;

1-) Mağdurun onur şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etme suretiyle. Hakaretin bu nitelikte olup olmadığı Türk toplumunda geçerli örf ve adet kurallarına bakılarak tespit edilir. Örneğin Hasan, Mehmet’i dolandırdı denilmesi halinde bu isnat ispat edilebilirse hakaret suçu oluşmaz ancak daha önceden dolandırıcılıktan sabıkası bulunduğu için sen dolandırıcısın denilmesi hakaret suçunu oluşturur.

2-) Sövme suretiyle kişinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edilmesi. Sözlü biçimde işlenebileceği gibi el kol hareketi vb. davranışlar ile de işlenebilir. ‘’Şerefsiz, salak, aptal vb.

’’Allah cezanı versin’’ vb. beddua içeren sözler sövme kapsamında değildir.

Kaba ve nezaket kurallarını aşan söz ve davranışlar da hakaret suçu teşkil etmez. Örn; ulan, kaybol, defol vb. söz ve davranışlar.

İddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında söylenen sözler de hakaret suçunu oluşturmaz.

HUZURDA HAKARET

Hakaretin herhangi bir aracı olmaksızın doğrudan doğruya mağdur tarafından öğrenilmesi halidir. Mağdur ile failin yüz yüze olması şart değildir. Dolayısıyla hakaretin cep telefonu, mail vb. iletişim yolları vasıtasıyla doğrudan mağdura iletilmesi de huzurda hakarettir.

GIYAPTA HAKARET

Gıyapta hakaretin söz konusu olabilmesi için mağdura yöneltilen hakareti en az üç kişinin öğrenmesi gerekir. Bu durumda fail ile söz konusu en az üç kişinin de yüz yüze olması gerekmez. Örneğin mağdurun yer almadığı bir whatsapp grubunda failin mağdura yönelik hakaretlerde bulunması ve whatsapp gurubunda bulunan en az üç kişinin bu hakaretleri görmesi halinde gıyapta hakaret oluşacaktır.

FİİLİN, MAĞDURU MUHATAP ALAN SESLİ, YAZILI VEYA GÖRÜNTÜLÜ BİR İLETİYLE İŞLENMESİ

TCK m.125/2’ye göre iletişim vasıtaları; sms, whatsapp, e-mail, telefon konuşmaları, instagram, facebook, twitter, linkedin vb. sosyal medya hesaplarından gerçekleştirilen mesajlaşmalar. İletişim vasıtası ile gerçekleştirilen hakarette de fail TCK m.125/1 gereği cezalandırılacaktır. hakaret suçu ve cezası İzmir avukat İzmir ceza avukatı en iyi ceza avukatı

BASİT HAKARET SUÇU

Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden  veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişiye üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası verilir.

Suçun basit şeklinde hakim hapis cezası yerine adli para cezası da verebilir, kanun koyucu bu husus da hakime takdir yetkisi tanımıştır.

HAKARET SUÇUNUN NİTELİKLİ HALLERİ

Hakaret suçunun aşağıdaki hallerden birini kapsaması halinde faile 1 yıl ile 2 yıl arasında hapis cezası verilir.

1-) Suçun kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesi

Suçun kamu görevlisinin görevinden dolayı işlenmesi yeterli olup görev sırasında işlenmesi koşulu aranmamaktadır.

 2-) Suçun dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı işlenmesi.

3-) Suçun kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle işlenmesi.

 -Hakaret suçunun aleni olarak işlenmesi halinde ceza 1/6 oranında arttırılır. Aleniyetten kasıt belirsiz sayıda kişilerin hakaret oluşturan sözü duymalarına olanak sağlanmasıdır. Örneğin bir kişiye twitter üzerinden hakaret edilmesi, herkese açık yerde hakaret içerikli sözlerin söylenmesi vb. (TCK m.125/4) 

SUÇUN HAKSIZ BİR FİİLE TEPKİ OLARAK İŞLENMESİ

TCK m.129/1’e göre ‘Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.’

Suçun haksız fiile tepki olarak işlenmesi halinde özel bir haksız tahrik indirimi uygulanacaktır. Bu durum ceza da indirim yapılmasını veya cezanın tamamen kaldırılmasını sağlayabilmektedir. Bu halde haksız fiil ile hakaret suçu arasında neden sonuç ilişkisi olması gerekir.

TCK m.129/2’e göre ‘Bu suçun, kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi halinde, kişiye ceza verilmez.’ Örneğin saldırıya uğrayıp darp edilen kişinin hakarette bulunması. hakaret suçu ve cezası İzmir avukat İzmir ceza avukatı en iyi ceza avukatı

KARŞILIKLI HAKARET

TCK m.129/3’e göre ‘Hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi halinde, olayın mahiyetine göre, taraflardan her ikisi veya biri hakkında verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.’

TCK m.129/3’ün uygulanabilmesinin üç koşulu bulunmaktadır.

1-Karşılıklı olarak işlenen suçların hakaret suçu olması,

2-İlk hakaret suçunu işleyen kişinin haksız olarak hakaret de bulunmuş olması,

3-Hakaretin karşılıklı olması ve hakaretler arasında nedensellik bağı bulunması,

Hakaretin aynı anda yapılması şart olmamakla birlikte, hakaretin öğrenilmesinden itibaren ilk fırsat da karşılık verilmesi aranmaktadır.

SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMA KOŞULU

TCK m.130’a göre; Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hariç; hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, mağdurun şikayetine bağlıdır. Mağdur, şikayet etmeden önce ölürse, veya suç ölmüş olan kişinin hatırasına karşı işlenmiş ise; ölenin ikinci dereceye kadar üstsoy ve altsoyu, eş veya kardeşleri tarafından şikayette bulunulabilir.’

ŞİKAYET, UZLAŞTIRMA

 Hakaret suçu kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesi hali dışında şikayete tabidir. Şikayet süresi 6 aydır. Dolayısıyla suçun kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesi hali uzlaşma kapsamında değildir. Diğer hallerde suç uzlaşma kapsamındadır.

HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİYE BIRAKILMASI (HAGB) , ERTELEME VE ADLİ PARA CEZASINA ÇEVİRME

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; hakkında cezaya hükmedilen sanığın belirli şartlar altında ve bu şartlara uyması koşuluyla hükmolunan cezanın bir sonuç doğurmamasıdır. Bu suç tipinde kamu davası açıldıktan sonra yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. hakaret suçu ve cezası İzmir avukat İzmir ceza avukatı en iyi ceza avukatı

 Erteleme; yapılan yargılama sonucunda belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi olarak tanımlanabilir. Bu suç tipinde de mahkemece verilen ceza ertelenebilmektedir.

 Adli para cezası; tek başına veya hapis cezası ile birlikte verilebilen ve ödenmediğinde hapis cezasına çevrilebilen bir yaptırım türüdür. Hakaret suçu nedeniyle hakim hapis cezası yerine adli para cezası verebilir.

Olası mağduriyetlerin önüne geçmek için İzmir ceza avukatı, İzmir de ceza davasına bakan avukat olarak bizimle irtibata geçebilirsiniz.

TEHDİT SUÇU NEDİR ?

TCK m.106/1’e göre ‘Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.’ (tehdit suçu nedir cezası nedir İzmir ceza avukatı İzmir avukat uzman ceza avukatı)

Tehdit suçu şantaj suçundan bir çok hususta ayrılmaktadır. Tehdit suçunun oluşması için failin; mağdura veya mağdurun yakını olan bir üçüncü kişiye bir saldırı gerçekleştireceği veya bir kötülük yapacağını bildirmesi gerekir. Bu suç tipinde fail mağdura gelecekte bir kötülük gerçekleştireceğini bildirmektedir. Dolayısıyla geçmişe dönük yapılan bildirimler tehdit suçunu oluşturmayacaktır. Örneğin ‘o dönemde benim hakkımda ileri geri konuştuğunu bilseydim seni döverdim’ söylemi tehdit suçunu oluşturmaz.

Tehdit suçunun meydana gelmesi için mağdura, gelecekte gerçekleştirileceği söylenen saldırının bizzat fail tarafından yapılacağının bildirilmesi şart değildir. Yani saldırının bir üçüncü kişi tarafından gerçekleştirileceğinin fail tarafından söylenmesi ile de tehdit suçu oluşur ancak bunun için saldırının gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olmalıdır.

Tehdit genel kastla işlenebilen bir suçtur. Suçun gerçekleşmesi için mağdurun iç huzurunun bozulup bozulmaması veya korkup korkmamasına bakılmaz. Asıl olan failin söylediği sözlerin korkutma amacı taşıması ile bu sözlerin mağdurun iç huzurunu bozmaya, korku ve endişe yaratmaya elverişli bulunmasıdır. Failin zararı gerçekten gerçekleştirme niyetinde olup olmaması da önem taşımamaktadır.

Suç olası kast ile de işlenebilir. Bu durumda ceza da indirim yoluna gidilir.

Tehdit suçu sadece gerçek kişilere karşı işlenebilir. Anonim Şirket, Limited Şirket, Vakıf, Dernek gibi tüzel kişilere karşı tehdit suçu işlenemez. (tehdit suçu nedir cezası nedir İzmir ceza avukatı İzmir avukat uzman ceza avukatı)

NİTELİKLİ HALLERİ

TCM m. 106/2’ye göre  ‘Tehdidin;

  1. a) Silahla,
  2. b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
  3. c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
  4. d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,

            İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.’

 SİLAHLA TEHDİT SUÇU

 Failin silahı mutlaka mağdura yönlendirilmesi gerekli olmayıp silahın korkutucu etkisinden yararlanmış olması yeterlidir. Örneğin failin belindeki silahı veya kesici aleti mağdura göstermesi de silahla tehdit suçunu oluşturur. Önemli olan silahın kullanmaya elverişli olup olmaması değil korkutucu etkisidir. Failin oyuncak tabancayı veya kuru sıkı tabancayı faile gerçek silah gibi göstererek doğrultması da silahla tehdit suçunu oluşturacaktır. (tehdit suçu nedir cezası nedir İzmir ceza avukatı İzmir avukat uzman ceza avukatı)

KİŞİNİN KENDİSİNİ TANINMAYACAK BİR HALE KOYMASI SURETİYLE, İMZASIZ MEKTUPLA VEYA ÖZEL İŞARETLERLE TEHDİT SUÇU

 Failin, suçu dış görünüş bakımından kim olduğunun bilinmemesini sağlayarak işlemesi gerekir. Örneğin; kar maskesi, saç, sakal, bıyık vb. kişinin tanınmasını önleyebilecek malzemeler kullanılarak suçun işlenmesi. Nitelikli halin uygulanması için failin kendisini tanınmayacak hale getirmesi yeterlidir. Fail kendisini tanınmayacak hale getirmesine rağmen tanınmış olması halinde de aynı nitelikli hal uygulanır. (tehdit suçu nedir cezası nedir İzmir ceza avukatı İzmir avukat uzman ceza avukatı)

Kanunda her ne kadar suçun imzasız mektup yoluyla işlenmesi hali nitelikli hal olarak sayılsa da bunun illa mektup olması gerekmez. Önemli olan yazı ile suçun işlenmesidir. Ancak Yargıtay cep telefonuna SMS yoluyla tehdit suçunun işlenmesini bu kapsamda değerlendirmemektedir. Mağdurun, failin kim olduğunu bilmemesi gerekir. Yazı imzasız olsa da kullanılan ifadelerden failin kim olduğu herhangi bir şekilde anlaşılabiliyorsa nitelikli hal uygulanmaz.

Suçun özel işaretlerle işlenmesi ise mağdurun duyduğu korkunun yoğunluğuna dayanmaktadır. Zarf içinde mermi gönderilmesi, mağdurun görebileceği yere çizilen ölüm işareti vb. durumlarda bu nitelikli hal uygulanır.

BİRDEN FAZLA KİŞİ İLE BİRLİKTE TEHDİT SUÇU

 Birden fazla sayıda kişinin hepsini birlikte mağdura karşı tehdit suçunu işlemesi gerekir. Dolayısıyla bir kişinin tehdit eyleminde bulunurken diğer kişilerin azmettirmesi veya yardım etmesi halinde nitelikli hal oluşmaz.

VAR OLAN VEYA VAR SAYILAN SUÇ ÖRGÜTLERİNİN OLUŞTURDUKLARI KORKUTUCU GÜÇTEN YARARLANILARAK TEHDİT SUÇU

 Nitelikli halin uygulanması için failin bu suç örgütünün üyesi olmasına gerek yoktur. Ancak failin bu örgüt ile bağlantısı olduğunu veya fail istediğinde bu örgüt üyelerinin harekete geçebileceğini bildirmesi veya bu hususta bir algı yaratması gerekmektedir. Fail aynı zamanda bir suç örgütünün üyesi ise faile ayrıca Suç işlemek amacıyla örgüt kurma veya suç örgütüne üye oma suçundan (TCK m.220) ceza verilecektir.

ŞİKAYET, ZAMANAŞIMI VE UZLAŞTIRMA

 Tehdit suçu sadece mağdurun malvarlığını zarara uğratacağından bahisle işlendiği takdirde şikayete tabidir. Mağdurun malvarlığı değerlerine yöneltilen tehdit suçunda şikayet süresi 6 aydır.

Tehdit suçunun mağdurun şahsının bir zarar uğratılacağından bahisle gerçekleştirilmesi şikayete tabi değildir. Dolayısıyla bu durumda savcılık resen soruşturma başlatacaktır. (tehdit suçu nedir cezası nedir İzmir ceza avukatı İzmir avukat uzman ceza avukatı)

Suçun dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Bu süre içerisinde soruşturma başlatılmadığı takdirde faile bir ceza verilemez.

TCK m.106/1 de düzenlenen basit tehdit suçu UZLAŞMAYA TABİ SUÇLARDANDIR. Bu suçun varlığı halinde dosyaya bir uzlaştırmacı atanacaktır.

HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİYE BIRAKILMASI (HAGB) , ERTELEME VE ADLİ PARA CEZASINA ÇEVİRME

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; hakkında cezaya hükmedilen sanığın belirli şartlar altında ve bu şartlara uyması koşuluyla hükmolunan cezanın bir sonuç doğurmamasıdır. Bu suç tipinde kamu davası açıldıktan sonra yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.

Erteleme; yapılan yargılama sonucunda belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi olarak tanımlanabilir. Bu suç tipinde de mahkemece verilen ceza ertelenebilmektedir.

Adli para cezası; tek başına veya hapis cezası ile birlikte verilebilen ve ödenmediğinde hapis cezasına çevrilebilen bir yaptırım türüdür. Tehdit suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası adli para cezasına çevrilebilir.

Olası mağduriyetlerin önüne geçmek için İzmir ceza avukatı, İzmir de ceza davasına bakan avukat olarak olarak bizimle irtibata geçebilirsiniz.

ŞANTAJ SUÇU NEDİR ? 

Şantaj suçu Türk Ceza Kanunu m.107’de düzenlenmiştir. Buna göre; (şantaj suçu ve cezası, İzmir ceza avukat, İzmir avukat, en iyi ceza avukatı)

          ”Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

           Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması halinde de birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.’’

Şantaj suçu kanunda iki farklı şekilde düzenlenmiştir. 

            1- Suçun ilk görünüş biçimi bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlamaktır. (şantaj suçu ve cezası, İzmir ceza avukat, İzmir avukat, en iyi ceza avukatı)

Bunun için de fail hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağını veya yapmayacağını söylemektedir. Bu hak ve yükümlülüğün de hukuk düzenlemesinden kaynaklanmış olması gerekmektedir. Dolayısıyla hukuk düzeni faile bir hak tanımamış veya bir yükümlülük yüklememiş olup fail bu yolla karşı tarafı inandırarak çıkar elde etmiş ise oluşan suç dolandırıcılık suçu olacaktır. Hırsızlık yapıldığını gören bir kişinin, kendisine belli bir miktarda para verilmezse polise ihbar edeceğini söylemesi, bir kimsenin çalıştığı yerde terfi almaması halinde şirket içinde dönen yolsuzlukları anlatacağını söylemesi şantaj suçuna örnek verilebilir.

Mağdurun yerine getirmesi istenen davranış kanunun onayladığı bir davranış ise veya kişinin haklı olan bir çıkarı elde etmek için hak ve yükümlülüğünü söylemesi şantaj suçunu oluşturmaz. Örneğin borcunun ödenmemesi halinde kişiyi dava edeceği veya icra takibi başlatacağının söylenmesi. (şantaj suçu ve cezası, İzmir ceza avukat, İzmir avukat, en iyi ceza avukatı)

Suçun tamamlanması için failin istediğinin yapılmış olması veya çıkar sağlanması şart değildir. Mağdurun belli bir davranışı gerçekleştirmeye ya da haksız çıkar sağlanmaya zorlanmış olması halinde suç tamamlanmış olur.

          2- Şantaj suçunun ikinci görünüş biçiminde fail kendisine veya bir başkasına yarar sağlamak için bir kişinin şeref ve saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususları açıklayacağı tehdidinde bulunmaktadır.

          Burada açıklanacak hususlar gerçek olabileceği gibi uydurma da olabilir. Açıklanacağı veya isnat edileceği söylenen şeyler mağdurun iradesini zorlamaya elverişli olmalıdır. Örneğin gizli çekilen cinsel ilişki görüntülerinin sızdırılması tehdidiyle mağdurdan para istenmesi.

ŞİKAYET SÜRESİ, ZAMANAŞIMI VE UZLAŞMA

Şantaj suçu şikayete tabi suçlardan değildir. Suçun işlendiği herhangi bir şekilde tespit edildiği takdirde savcılık tarafından soruşturma başlatılmalıdır. Dolayla bu suçta bir şikayet süresi de yoktur.

Suçun dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Suçun işlenmesinden itibaren 8 yıl geçtikten sonra dava zamanaşımı süresi dolacak ve suç ile ilgili soruşturma yapılamayacaktır. (şantaj suçu ve cezası, İzmir ceza avukat, İzmir avukat, en iyi ceza avukatı)

Şantaj suçu uzlaşma kapsamında da değildir. Bu nedenle soruşturmaya uzlaştırmacı  atanamaz.

TEHDİT SUÇU İLE ŞANTAJ SUÇU ARASINDAKİ FARKLAR

Şantaj suçu tehdit suçunun özel bir görünüş biçimidir. Tehdit suçunda ileride gerçekleştirileceği bildirilen bir haksız saldırı ile korkutma söz konusudur. Şantaj suçunda ise  zor durumda bulunan mağdurun bu durumu tehdit konusu yapılarak belli bir davranışa zorlanmakta veya ondan çıkar sağlanmaktadır. Şantaj suçunda fail hakkı veya yükümlü olduğu bir şeyi elinde koz olarak tutar ve mağduru belirli bir davranışa zorla iken Tehdit suçunda ileride gerçekleştirileceği bildirilen bir saldırı söz konusudur.

HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİYE BIRAKILMASI (HAGB) , ERTELEME VE ADLİ PARA CEZASINA ÇEVİRME 

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; hakkında cezaya hükmedilen sanığın belirli şartlar altında ve bu şartlara uyması koşuluyla hükmolunan cezanın bir sonuç doğurmamasıdır. Bu suç tipinde kamu davası açıldıktan sonra yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.

Erteleme; yapılan yargılama sonucunda belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi olarak tanımlanabilir. Bu suç tipinde de mahkemece verilen ceza ertelenebilmektedir.

Adli para cezası; tek başına veya hapis cezası ile birlikte verilebilen ve ödenmediğinde hapis cezasına çevrilebilen bir yaptırım türüdür. Şantaj suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası adli para cezasına çevrilebilir.

Olası mağduriyetlerin önüne geçmek için İzmir ceza avukatı, İzmir de ceza davasına bakan avukat olarak olarak bizimle irtibata geçebilirsiniz. (şantaj suçu ve cezası, İzmir ceza avukat, İzmir avukat, en iyi ceza avukatı)

NİŞANLANMANIN HUKUKİ NİTELİĞİ

Türk Medeni Kanunu m.118/1’e göre nişanlanma evlenme vaadidir. Nişanlanmanın kurucu unsurları karşılıklı evlenme vaadi ile bu vaat de bulunanların ayrı cinste olmalarıdır. Nişanlanmanın varlığı iki tarafın da evlenme vaadinde bulunması şartına bağlıdır. Evlenme vaadi taraflarca sözlü veya yazıyla yapılabilir. Dolayısıyla nişanlanmadan bahsedebilmek için nişanın tören, yüzük takma gibi bir şartı bulunmamaktadır. (nişan bozulması sebebiyle tazminat İzmir boşanma avukatı) avukatı

Tam ehliyetsizlerin yani ayırt etme gücüne sahip olmayan kişilerin yapacakları nişanlanma kesin olarak hükümsüzdür. Nişanlanmanın kişiye sıkı sıkıya bağlı olmasından kaynaklı olarak temsil ile yapılabilmesi de mümkün değildir. Ancak nişan sırasında ayırt etme gücüne sahip olmayan kişi nişan sonrası ayırt etme gücüne sahip halde olur ise ve nişanlanmayı da kabul ederse nişanlanma o andan itibaren geçerli hale gelir. nişan bozulması sebebiyle tazminat davası

18 yaşından küçükler ile mahkeme kararı ile kısıtlananlar ancak yasal temsilcilerinin rızası ile nişanlanabilirler.

Nişanlanmanın bir diğer şartı ise nişanlanmanın emredici hukuk kurallarına, ahlak ve adaba aykırı olmaması ve evlenmenin imkansız olmaması gerekir. Örneğin nişan yapılacak kişinin evli olmaması, bir başkası ile nişanlı olmaması, evlenmenin yasak olduğu kişilerden biri olmaması vb. (nişan bozulması sebebiyle tazminat İzmir boşanma avukatı) 

NİŞANLILIĞIN SONA ERMESİ NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI

Her nişan bozulmasında tarafların maddi veya manevi tazminat hakları bulunmamaktadır. Nişanlanma ile kimse evliliğe zorlanamayacağı gibi nişanlanma evlilik ile neticelenmeyebilir. Ancak nişanın haksız olarak bozulması bazı şartlarda maddi ve manevi tazminat ile sorumlu olmaya yol açabilmektedir. (nişan bozulması sebebiyle tazminat İzmir boşanma avukatı) 

NİŞANIN BOZULMASI SEBEBİYLE MADDİ TAZMİNAT

TMK m.120’ye göre ‘’ Nişanlılardan biri haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozduğu veya nişan taraflardan birine yükletilebilen bir sebeple bozulduğu takdirde; kusuru olan taraf, diğerine dürüstlük kuralları çerçevesinde ve evlenme amacıyla yaptığı harcamalar ve katlandığı maddî fedakârlıklar karşılığında uygun bir tazminat vermekle yükümlüdür. Aynı kural nişan giderleri hakkında da uygulanır. Tazminat istemeye hakkı olan tarafın ana ve babası veya onlar gibi davranan kimseler de, aynı koşullar altında yaptıkları harcamalar için uygun bir tazminat isteyebilirler.’’

-Dolayısıyla nişanı haksız yere bozan ya da kusuru ile nişanın bozulmasına yol açan taraf tazminat ödemekle yükümlüdür. Örneğin, nişanlının başkaları ile flört etmesi, nişanlıya veya nişanlının ailesine hakaret etmesi, kumar alışkanlığı, alkol veya uyuşturucu bağımlılığı vb. (nişan bozulması sebebiyle tazminat İzmir boşanma avukatı) 

– Nişanın bozulmasına yol açan haklı sebep taraflardan hiç birinin kusuruna dayanmıyorsa nişanlılar birbirinden tazminat isteyemez. Nişanı hiçbir sebep olmaksızın bozan kişiden diğer taraf tazminat talep edebilir. İzmir boşanma avukatı

–  Tazminat talep etmeye hak kazanan taraf, evlenme amacıyla yaptığı masrafları; nişan töreni için kiralanan yerin bedeli, oturulacak ev için peşin ödenen kira bedeli, boya badana masrafları, ev eşyaları için yapılan masraflar vb. talep edebilecektir.

– Kusurlu olduğu ileri sürülen nişanlının anne ve babası ile onlar gibi davranan kimselerden nişanın bozulması sebebiyle maddi tazminat talep edilememektedir. Ancak nişanlının anne ve babası ile onlar gibi davranan kimseler kusurlu olan nişanlıdan yaptığı masraflar nedeniyle tazminat talep edebilmektedir.

– Hakim tazminat miktarını belirlerken takdir yetkisini kullanarak, tarafların nişanın bozulmasındaki rolünü, yapılan masrafın tazminat talebinde bulunan kişinin malvarlığı için arz ettiği değeri vb. hususları göz önünde tutarak karar verecektir.

NİŞANIN BOZULMASI SEBEBİYLE MANEVİ TAZMİNAT

Nişanın bozulması sebebiyle manevi tazminat talep edilebilmesi için;

-Nişanın taraflardan biri tarafından bozulması gerekir.  Ölüm, gaiplik, anlaşma hallerinde manevi tazminat istenemez.

– Tazminat isteyen tarafın kişilik hakkı zarara uğramış olması gerekir.

– Nişanı bozan kişini kusurlu olması diğer kişinin kusursuz veya daha az kusurlu olması gerekir.

Manevi tazminat kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğu için tarafların anne ve babaları ile onlar gibi davranan kimseler tarafından istenemez. Sınırlı ehliyetsizlerin de davayı açmak için yasal temsilcilerinden izin almasına gerek yoktur.

ZAMANAŞIMI

TMK m.123 gereği ‘’Nişanlılığın sona ermesinden doğan dava hakları, sona ermenin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar’’.

GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Nişanın bozulmasından kaynaklı olarak açılacak maddi ve manevi tazminat davasında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise genel yetki gereği davalının ikamet adresinin bulunduğu mahkemedir.

Nişanlanmanın bozulması sebebiyle tazminat davasının çok önemli hazırlık süreci bulunmaktadır. Yine dava süreci gerek usul gerekse de esas yönünden iyi ve etkin bir takip gerektirmektedir. Bu nedenle kişilerin Aile Hukuku alanında uzman avukat ile çalışmasını tavsiye ediyoruz.

İzmir Uzman Avukat, İzmir Boşanma Avukatıİzmir Boşanma Davasına Bakan Avukatlar, İzmir Aile Hukuku Avukatı, İzmir Nafaka Davası Avukatı olarak tarafımızla irtibata geçebilirsiniz.

 

Mevzuatta Ceza Avukatı adında ayrı bir avukatlık olmamakla birlikte halk dilinde daha çok ceza davalarına giren avukatlara Ceza Avukatı veya Ağır Ceza Avukatı denilmektedir.

Ceza avukatı sanık yönünden doğrudan kişi özgürlüğünü sağlamayı hedef edinirken, mağdur yönünden ise mağdurun haklarını koruma vazifesi görür. Ceza avukatının yaptığı iş ve edindiği görevler diğer hukuk branşlarından oldukça farklılık göstermektedir.

Ceza avukatı; faaliyetlerinin büyük bir bölümünü Ceza Hukuku alanında yoğunlaştırmış ve daha çok Ceza Davalarına bakan avukat olarak tanımlanmaktadır. Ceza Avukatları hukukun en çekişmeli ve en sıkıntılı alanında faaliyet sunmaktadır. Bu nedenle Ağır Ceza Avukatı, Asliye Ceza Avukatı araştırmasının dikkatli yapılması gerekmektedir. Ceza Hukuku çok geniş bir alanı ve çok farklı prosedürleri barındıran bir uzmanlık alanıdır.

Bireyler sıklıkla Ceza Avukatı bulma konusunda geç kalmakta ve sonuçta ciddi hak kayıplarına uğrayabilmektedir. Ceza Yargılamasında, Ceza Avukatı ile çalışılması gereken en uygun zaman dosyanın ilk aşaması yani sanık veya mağdurun kollukta veya savcılıkta ifadesinin alınacağı aşamadır. Ceza davaları hiç bir zaman hafife alınmamalı geç kalmadan Ceza Avukatı ile çalışmaya başlamalıdır.

Kişiler kimi zaman aleyhine açılan Ceza Davalarını çok ciddiye almamakta Ceza Avukatı ile çalışma yolunu seçmemektedirler. Bu halde aslında ceza almaması gereken kişiler haklarını koruyamamakta ve özgürlüğü kısıtlayıcı cezalarla karşı karşıya kalabilmektedirler.

Ceza Avukatının öncelikle suça konu eylemin gerçekleştiği yerden seçilmesi kişilerin menfaati açısından önemlidir. Zira suça konu eylemin gerçekleştiği yerde bulunan Ceza Avukatı ile çalışılması dosyayı fiziki olarak inceleme ve delil toplama gibi hususlarda verim sağlayacaktır.

İzmir’de tavsiye edilebilecek Ceza Avukatı, İzmir’de en iyi Ceza Avukatı araştırmalarının dikkatli yapılması gerekmektedir. Tarafımızca Ceza Davalarının her alanında hizmet verilmektedir. Ceza Avukatı veya Ağır Ceza Avukatı tutmak zor bir süreç olmamakla birlikte danışma ve avukatlık hizmetleri Av. Mert Ali Rıza Sezgin ile iletişime geçmeniz yeterlidir.

Ceza Avukatı fiyatları; dava aşaması ve suç kategorisine göre değişiklikler göstermektedir. Tarafımızca çok fahiş fiyatlar talep edilmemekte ve tarafların mağduriyetlerinin giderilmesi hedeflenmektedir.

İzmir’de Ceza Avukatı, İzmir’de Ağır Ceza Avukatı, İzmir’de Asliye Ceza Avukatı olarak dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz.