BOŞANMA DAVASI HAKKINNDA GENEL BİLGİLER

ORTAK HAYATIN YENİDEN KURULAMAMASI NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI (TMK m.166/4)

Ortak hayatın yeniden kurulamaması nedeniyle boşanma 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166/4 maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre ‘Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.’ İzmir boşanma avukat

Ortak Hayatın Yeniden Kurulamaması Nedeniyle Boşanma Davasının Şartları

1-) Daha önce herhangi bir boşanma sebebine dayanılarak açılan davanın reddedilmiş olması gerekir.

Davanın hangi eş tarafından ve hangi boşanma sebebine dayanılarak açıldığının önemi yoktur. Daha önceden açılmış ve reddedilmiş bir boşanma davası yoksa taraflar çok uzun süredir ayrı yaşıyor olsa dahi bu boşanma sebebine dayanarak boşanmaya karar verilemez.

2-) Boşanma davasının reddi kararının üzerinden üç yıl geçmiş ve bu süre içerisinde her ne sebeple olursa olsun ortak hayat kurulamamış olmalıdır.

Üç yıllık süre boşanma davasının karar tarihinden değil kesinleşme tarihinden itibaren başlamaktadır. Üç yıl içerisinde eşlerin zaman zaman bir araya gelmeleri ortak hayatın kurulduğu anlamına gelmemektedir. Fakat eşlerin bu süre içerisinde kısa süreli bile olsa aynı ev içerisinde karı koca olarak birlikte yaşaması halinde bu boşanma sebebine dayanılabilmesi mümkün değildir. Üç yıllık sürenin kesintisiz olarak devam etmesi gerekir.

İzmir boşanma avukat

Eşlerin belli bir dönemde ortak hayatı kurmuş olmaları, sonradan yeniden ayrılsalar dahi TMK m.166/4’e göre boşanma kararı verilmesinin önüne geçmektedir. Boşanma davasının reddinin kesinleşmesinden itibaren üç yıl içinde tarafların, evlilik birliğini yeniden kuramamalarına rağmen üç yıl geçtikten sonra tarafların tekrar barışması ve sonra ayrılarak dava açması davanın reddini gerektirir. Dolayısıyla boşanma davası üç yıldan sonra açılacak dahi olsa evlilik birlikteliğinin kurulamamış olmasının kesintisiz olarak devam etmesi ve dava açılırken de devam ediyor olması gerekir. Ancak dava açıldıktan sonra evlilik birlikteliğinin kurulması boşanma kararı verilmesine engel değildir.

İzmir boşanma avukat

3-) Eşlerden birinin boşanma davası açmış olması gerekir.

Yeni davayı eşlerden herhangi biri açabilir. Önceden davayı açan eşin yeni boşanma davasını açması zorunlu olmadığı gibi önceki davada boşanma hususlarında kusurlu veya kusursuz olmak önemli değildir. Boşanmaya neden olan olayların sorumlusu olan eş, daha önce açtığı boşanma davası reddedildikten sonra, yine kendisi evlilik birlikteliğini kurmaktan kaçınmış olsa bile üç yıllık süre dolduktan sonra yeni boşanma davası açarsa hakim boşanmaya karar vermek zorundadır.

Ortak hayatın yeniden kurulamaması nedeniyle boşanma genel ve mutlak boşanma sebebidir. Burada hakim kimin kusurlu olup olmadığına bakmaksızın ve kusur değerlendirmesi yapmaksızın şartların oluşup oluşmadığına bakacak ve şartların oluşması hallinde boşanmaya karar verecektir.

GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise tarafların son 6 aydır birlikte yaşadığı yer mahkemesi veya taraflardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir.

İzmir boşanma avukat

Av. Mert Ali Rıza Sezgin suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçu İzmir ceza avukatı

SUÇ EŞYASINI SATIN ALMA VEYA KABUL ETME SUÇU (TCK M.165)

Suç eşyasını satın alma veya kabul etme suçu Türk Ceza Kanunu’nun 165. Maddesinde düzenlemiştir. Buna göre;

‘Bir suçun işlenmesiyle elde edilen eşyayı veya diğer malvarlığı değerini, bu suçun işlenmesine iştirak etmeksizin, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.’

Suçun konusunu oluşturan şey mal varlığı değeri yani ekonomik ve parasal değere sahip her şeyi kapsar. Burada bir suç işlenmesiyle elde edilmiş mal varlığı değerinin olması gerekir. Suçun oluşması için önceden bir suç işlenmiş olması, failin önceden işlenen suça iştirak etmemiş olması, satma, devretme satın alma veya kabul etme seçimlik hareketlerinin gerçekleştirilmesi gerekir.

Satma; bir edim karşılığı eşyanın veya mal varlığı değerinin mülkiyetini bir başka kişiye geçirmeyi ifade eder. Satın alma; bir edim karşılığı eşyanın mülkiyetini elde etmeyi ifade eder. Devretme; satın alma dışında herhangi bir yolla belirli bir süre için veya süresiz olarak eşya veya mal varlığı değerini aktarmayı ifade eder. Kabul etme ise; satın alma dışında herhangi bir yolla belirli bir süre için veya süresiz olarak eşya veya mal varlığı üzerinde fiili egemenlik kurma anlamına gelir.

Suçun oluşması için kişinin söz konusu eşya veya mal varlığı değerinin suç eşyası olduğunu bilerek satması, devretmesi, satın alması veya kabul etmesi gerekir. Aksi halde kişi bu durumu bilmeksizin hareket eder ise kastın yokluğundan suç oluşmaz. Satın alınan malın değeri olağan piyasa değerinden orantısız şekilde düşük ise bu durumda kastın olduğu kabul edilmektedir.

Satın alınan veya kabul edilen eşyanın bir suçtan elde edildiğinin sonradan öğrenilmesi halinde de bu suç oluşmaz. Ancak kişinin satın alma veya kabul etme suretiyle aldığı eşyayı suç işlenmek suretiyle elde edildiğini öğrendiği an vakit kaybetmeksizin yetkili makamlara bildirmesi gerekir Aksi halde kişi Türk Ceza Kanunu’nun 166. Maddesi gereği bilgi vermeme nedeniyle cezalandırılır. TCK m. 166’ya göre ‘Bir hukuki ilişkiye dayalı olarak elde ettiği eşyanın, esasında suç işlemek suretiyle veya suç işlemek dolayısıyla elde edildiğini öğrenmesine rağmen, suçu takibe yetkili makamlara vakit geçirmeksizin bildirimde bulunmayan kişi, altı aya kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.’

GÖREVLİ MAHKEME

Suç eşyasını satın alma veya kabul etme suçunda görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir.

ŞİKAYET, ZAMANAŞIMI VE UZLAŞTIRMA

Suç eşyasını satın alma veya kabul etme suçunda soruşturma ve kovuşturma şikayete tabi değildir dolayısıyla resen soruşturulur. Suç uzlaştırmaya tabi olup uzlaştırma prosedürü uygulanmadan yargılama yapılabilmesi mümkün değildir. Dava zamanaşımı süresi 8 yıldır.

ADLİ PARA CEZASI, HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİYE BIRAKILMASI VE ERTELEME

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; hakkında cezaya hükmedilen sanığın belirli şartlar altında ve bu şartlara uyması koşuluyla hükmolunan cezanın bir sonuç doğurmamasıdır. Bu suç tipinde kamu davası açıldıktan sonra yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. 

Verilen hapis cezasının 1 yılın altında olması halinde hapis cezası adli para cezasına çevrilebilir.

Erteleme; yapılan yargılama sonucunda belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi olarak tanımlanabilir. Bu suç tipinde de mahkemece verilen ceza ertelenebilmektedir.

Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası, izmir boşanma avukatı, av. mert sezgin

AKIL HASTALIĞI NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI (TMK M. 165)

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 165. Maddesinde Akıl Hastalığı özel bir boşanma davası sebebi olarak sayılmıştır. Buna göre;

 ‘Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.’

Akıl hastalığının boşanma sebebi sayılabilmesi için;

1-) Akıl hastalığının evlilik sırasında, boşanma davasının açıldığı zaman var olması,

2-) Akıl hastalığının iyileşme imkanının olmadığının resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmiş olması,

3-) Akıl hastalığı sebebiyle diğer eş için ortak hayatın çekilmez hale gelmesi gerekmektedir.

Eşte bulunan akıl hastalığının ne zaman başladığının önemi yoktur, önemli olan söz konusu hastalığın dava açıldığı sırada olup olmadığıdır.

Evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığının evlenmeden önce söz konusu olması  ve evlendikten sonra da devam etmesi halinde bu durum aynı zamanda evliliğin geçersizliği konusunu da gündeme getirecektir. Bu halde Tmk. m.145 mutlak butlandan bahsedilebilir.

Tmk. m.145 de mutlak butlan sebepleri belirtilmiştir. Buna göre;

‘Aşağıdaki hâllerde evlenme mutlak butlanla batıldır:

1. Eşlerden birinin evlenme sırasında evli bulunması,

2. Eşlerden birinin evlenme sırasında sürekli bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun bulunması,

3. Eşlerden birinde evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı bulunması,

4. Eşler arasında evlenmeye engel olacak derecede hısımlığın bulunma’

Görüleceği üzere evlenme sırasında eşlerden birinde evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı bulunması halinde evliliğin kesin olarak hükümsüz olduğu belirtilmiştir.

DAVA VE ŞİKAYET SÜRESİ

Eşte bulunan akıl hastalığının devam etmesi halinde dava her zaman açılabilmektedir. Kanunda bu konuda herhangi bir zamanaşımı süresi veya hak düşürücü süre öngörülmemiştir. Ancak hastalığın iyileşebilecek nitelikte olması halinde akıl hastalığı sebebine dayanılarak boşanma davası açılamaz. Bu halde boşanmanın genel sebepleri olan evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayanılarak dava açılması gerekecektir. Davayı açmaya hakkı olan kişi akıl hastası olmayan eştir.

BOŞANMA DAVASINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davdan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir. Görevli mahkeme ise Aile Mahkemeleridir.

İzmir boşanma avukatı olarak tarafımızla iletişime geçebilirsiniz.

HABERLEŞMENİN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇU (TCK M.132)

Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 132. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

‘Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu gizlilik ihlali haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşirse, verilecek ceza bir kat artırılır.

Kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak alenen ifşa eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.’

Kanuni düzenleme ile haberleşmeye katılan kişilerin onayı olmadıkça söz konusu haberleşmelerinin üçüncü kişilerle paylaşılmasının önüne geçmek hedeflenmiştir. Gizliliği ihlal niteliğinde herhangi bir davranışın gerçekleştirilmesiyle birlikte bu suç tamamlanır.

Kişiler arasında herhangi bir araç kullanılmadan gerçekleştirilen haberleşme bu suçun değil, özel yaşamın gizliliğini ihlal ya da kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçunun konusunu oluşturur.

TCK m. 137’ye göre suçun kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetkiyi kötüye kullanmak veya belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi suçun nitelikli halini oluşturur.

Haberleşmenin gizliliğini ihlal, haberleşmeye katılan kişilerin iradesine aykırı olarak haberleşme içeriğinin görülmesi, duyulması ya da dinlenmesi ile gerçekleştirilebilir. Haberleşme içeriğini öğrenen kişi aynı zamanda bunu başkalarına da ifşa etmiş ise TCK M.132/2 kapsamında daha ağır cezaya çarptırılır.

HUKUKA AYKIRILIK UNSURU

Hakkın kullanılması bu suçta hukuka aykırılığı ortadan kaldırmaktadır. Örneğin anne veya babanın küçük çocuklarını korumak maksadıyla çocuklarına yabancı bir kişiden gelen mesajı okumaları bu suçu oluşturmaz.

ŞİKAYET VE UZLAŞTIRMA

Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu suçu şikayete tabidir. Şikayet olmadan soruşturma ve kovuşturma yapılamaz. Şikayet süresi fiilin ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 6 aydır. 6 aylık süre hak düşürücü süre olup resen dikkate alınması gerekmektedir.

Bu suç uzlaşmaya tabi suçlar arasındadır. Uzlaşma sağlanamaması halinde soruşturma ve kovuşturmaya devam edilebilir.

kişinin hatırasına hakaret suçu, av. Mert Ali Rıza Sezgin

KİŞİNİN HATIRASINA HAKARET SUÇU (TCK M.130)

Kişinin hatırasına hakaret suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 130. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

‘Bir kimsenin öldükten sonra hatırasına en az üç kişiyle ihtilat ederek hakaret eden kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Ceza, hakaretin alenen işlenmesi halinde, altıda biri oranında artırılır.

Bir ölünün kısmen veya tamamen ceset veya kemiklerini alan veya ceset veya kemikler hakkında tahkir edici fiillerde bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’

Kanun maddesinde bir kimsenin öldükten sonra hatırasına üç kişi ile ihtilat edilerek hakaret edilmesi suç sayılmıştır. Suçun alenen işlenmesi ise cezanın ağırlaştırılmasını gerektiren nitelikli hal olarak düzenlenmiştir.

TCK m.103/2 de ise suçun konusunu ölen kişinin cesedi ile kemikleri oluşturmaktadır. Ölünün ceset veya kemiklerini almak ya da ceset veya kemikler hakkında tahkir edici fiillerde bulunmak suçun konusunu oluşturmaktadır. Cesedi parçalamak, cesetle cinsel ilişkiye girmek, cesedi tekmelemek veya cesedin bulunduğu tabutu tekmelemek vb. Cesede karşı sözlü olarak hakaret eyleminde bulunma halinde ise TCK m.130/1 uyarınca suç işlenmiş olacaktır.

Atatürk’ün hatırasına yönelik yapılan aşağılayıcı fiiller 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun’da düzenlendiği için TCK m.130 uygulama alanı bulmayacaktır.

kişinin hatırasına hakaret

HUKUKA UYGUNLUK NEDENLERİ

Ceset üzerinde yapılan beden muayenesi, moleküler inceleme, ölen kişinin kimliğini tespit için yapılan inceleme, adli muayene ve otopsi gibi haller ve bunun için cesedin mezardan çıkarılması durumları hukuka uygunluk nedeni teşkil eder. Ölüden 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkında Kanun gereği yapılan işlemler de hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilir.

kişinin hatırasına hakaret suçu

NİTELİKLİ HAL

TCK m. 130/1’e göre hakaretin alenen işlenmesi halinde, ceza altıda biri oranında artırılır.

kişinin hatırasına hakaret

ŞİKAYET SÜRESİ VE ŞİKAYETTE BULUNABİLECEK KİŞİLER

Kişinin hatırasına hakaret suçu şikayete tabi suçlardandır. Şikayet süresi fiilin ve failin öğrenildiği andan itibaren 6 aydır.

Ölen kişinin ikinci dereceye kadar üstsoyu ve altsoyu; yani anne, baba, dede, çocuk, torun, eş ve kardeşleri tarafından şikayette bulunulabilir.

UZLAŞMA VE YETKİLİ MAHKEME

Kişinin hatırasına hakaret suçu uzlaşmaya tabi suçlardandır. Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde dava açılmaz, uzlaşmanın sağlanmaması halinde dava aşamasına geçilmektedir. İzmir ceza avukatı olarak tüm hukuki ve cezai problemlerinizle ilgili tarafımızla iletişime geçebilirsiniz.

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, İzmir en iyi ceza avukatı

KİŞİLER ARASINDAKİ KONUŞMALARIN DİNLENMESİ VE KAYDA ALINMASI SUÇU (TCK M.133)

ceza davası avukatı

Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 133. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

ceza davası avukatı

‘Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Katıldığı aleni olmayan bir söyleşiyi, diğer konuşanların rızası olmadan ses alma cihazı ile kayda alan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

 Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen verileri hukuka aykırı olarak ifşa eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve dört bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.’

Konuşmaların değil de görüntünün kayda alınması halinde Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu oluşmaktadır.

Kanunda aleni olmayan konuşma ile anlatılmak istenen genele yönelik olmayan ve sınırlı bir çevre dışına çıkmayan konuşmalardır. Araya bir haberleşme aracı girmeksizin iki ya da daha fazla kişi arasında yapılan konuşmaların bir aletle dinlenmesi, kayda alınması veya ifşa edilmesi halinde bu suçun unsurları oluşur.

Eşlerin de bu suçu birbirlerine karşı işlemesi mümkündür. Ancak Yargıtay sadakatinden kuşkulandığı eşinin birlikte yaşadıkları konuta ses kayıt cihazı yerleştiren kişinin fiilini hukuka uygun saymıştır.

ceza davası avukatı

HUKUKA AYKIRILIK UNSURU

Cmk. M.140’da öngörülen koşullar çerçevesinde teknik izleme tedbiri bu suçta hukuka aykırılığı ortadan kaldırmaktadır.

Yargıtay’a göre, ‘ancak kişinin bir kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvuru imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda, örneğin kendisine karşı gerçekleşen (cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira, şantaj gibi) bir suç söz konusu olduğunda ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla, saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgisi ve rızası dışında konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayata ilişkin ses ve görüntülerini dinleme, izleme ya da kaydetme eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu kabul etmek mümkün değildir.’

ceza davası avukatı

ŞİKAYET VE UZLAŞTIRMA

Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçu şikayete tabidir. Şikayet olmadan soruşturma ve kovuşturma yapılamaz. Şikayet süresi fiilin ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 6 aydır. 6 aylık süre hak düşürücü süre olup resen dikkate alınması gerekmektedir.

Bu suç uzlaşmaya tabi suçlar arasındadır. Uzlaşma sağlanamaması halinde soruşturma ve kovuşturmaya devam edilebilir.

Olası mağduriyetlerin önüne geçmek için İzmir ceza avukatı, İzmir de ceza davasına bakan avukat olarak olarak bizimle irtibata geçebilirsiniz.

İzmir gayrimenkul avukatı Mert Sezgin

İZMİR GAYRİMENKUL AVUKATI

GAYRİMENKUL HUKUKU NEDİR ? gayrimenkul avukatı

Gayrimenkul, taşınması mümkün olmayan ev, arazi, arsa, bağımsız bölüm gibi eşyalara verilen isimdir. Gayrimenkul hukuku ise tüm taşınmalar üzerinde yapılan tasarruflar ile ilgili hususları düzenleyen ve inceleyen hukuk dalıdır. Gayrimenkul hukuku, çok geniş bir alanı kapsaması nedeniyle bu alanda kanunlar ve yönetmelikler ile çok fazla düzenleme barındırmaktadır. Gayrimenkul olarak tabir edilen eşyalar, kişiler tarafından yaşamlarını devam ettirmek maksadıyla kullanılabildiği gibi sadece yatırım amacıyla da kullanılabilmektedir. Bu hukuk dalını oluşturan eşyalar diğer taşınabilir eşyalara kıyasla maddi değer olarak daha yüksek olabilmektedir. Taşınmazlara gelebilecek zararlar bazen çok yüksek olabilmekte hatta telafisi mümkün olmayan zararlarla karşılaşılabilmektedir. Bu nedenle gayrimenkul hukukunu kapsayan eşyaların korunması için sağlam temellere dayalı kanuni düzenlemeler yapılmıştır. gayrimenkul avukatı

Günümüzde gayrimenkul hukuku alanında en çok karşılaşılan dava türü muris muvazaası nedeniyle tapu iptal ve tescil davalarıdır.  Diğer bir ifade ile mirastan mal kaçırma olarak ifade edilen muris muvazaası mirasçıların sahip olduğu miras hakkını ortadan kaldırabilmek için miras bırakan tarafından hileli olarak elden çıkarması durumudur. 

GAYRİMENKUL AVUKATI KİMDİR ?

Gayrimenkul avukatı tabiri, gayrimenkul hukuku alanı üzerinde çalışan, bu konuda bilgi ve tecrübe birikimine sahip avukattır. Gayrimenkul hukuku çok geniş alanı kapsadığı için hata yapma ve hak kaybı yaşama riski yüksek olan bir alandır. Bu nedenle gayrimenkul hukuku alanında bilgi birikimine sahip avukatlar ile çalışmak hak kaybının önüne geçilmesi hususunda büyük önem arz etmektedir. gayrimenkul avukatı

Tarafımızca bu alanda verilen başlıca hizmetler;

Tapu iptal ve tescil davaları,

El atmanın önlenmesi ile ecrimisil davaları, 

İzle-i Şuyu (ortaklığın giderilmesi) davası,

Kat karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı davalar,

Gayrimenkul satış vaadinden kaynaklanan davalar,

Alım-satım sözleşmelerinin düzenlenmesi,

Protokollerin hazırlanması, 

Kira sözleşmelerinin hazırlanması,

Kiralananın tahliyesi,

 Kira tespit davası,

Kira alacağı ile ilgili icra takibi,

Geçit hakkı davaları.

İzmir gayrimenkul avukatı olarak bu alanda hizmet sağlamakta müvekkillerimizin hak kaybı yaşamaması ve hukuki problemlerinin çözümü hususunda en etkili hukuki desteği vermekteyiz. Hukuki problemleriniz için tarafımızla irtibata geçebilir, hukuki danışmanlık alabilir, dava açılması veya takibi için tarafımızla çalışabilirsiniz. 

 

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, İzmir en iyi ceza avukatı

ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇU (TCK M.134)

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; ‘Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır. İzmir en iyi ceza avukatı

Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.’ İzmir en iyi ceza avukatı

TCK m. 137’de ise suçunu nitelikli hali düzenlenmiştir. Buna göre; ‘Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların; a) Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle, b) Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle, İşlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.’ İzmir en iyi ceza avukatı

Özel hayatın gizliliğine müdahale oluşturan her türlü davranış bu suçu oluşturur. Özel yaşamın gizliliğine yönelik müdahalenin herhangi bir hak ve yetkiye dayanamaması gerekmektedir. Açık veya örtülü bir rızaya dayanarak yapılan eylemler bu suçu oluşturmayacaktır. Ancak rıza hangi kapsamda verilmiş ise o çerçevede gerçekleştirilen eylemler hukuka uygun hale gelecektir. Örneğin özel yaşam alanına girilmesine gösterilen rıza bunun kayda alınması veya ifşa edilmesini de kapsamıyorsa işlenen fiil suç teşkil edecektir. İzmir en iyi ceza avukatı

Burada en çok karşılaşılan sorun gazetecilik mesleğinin icrası çerçevesinde gerçekleştirilen eylemlerin bu suçu oluşturup oluşturmadığı noktasında toplanmaktadır. Özellikle ünlü, medyaya yakın kişilerin özel hayatına ilişkin haberlerin yapılması çokça tartışılmaktadır. Ancak kamuoyu tarafından tanınan kişiler hakkında yapılan magazinsel haberler de ifade özgürlüğü kapsamındaki basın özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilebilmektedir. Bu tür haberlerin suç teşkil edip etmediğini haber yapılan kişi ile haberin içeriğine göre ayrı ayrı değerlendirmek gerekmektedir.      

Kişinin bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda örneğin; kedisine karşı gerçekleştirilen hakaret, tehdit, cinsel saldırı, iftira, şantaj gibi eylemlere ilişkin delillerin kaybolmasını engellemek ve yetkili makamlara sunmak için saldırıyı gerçekleştiren kişinin eylemlerini bilgisi dışında kayıt altına alması suç teşkil etmemektedir.

ŞİKAYET VE UZLAŞTIRMA

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu şikayete tabidir. Şikayet olmadan soruşturma ve kovuşturma yapılamaz. Şikayet süresi fiilin ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 6 aydır. 6 aylık süre hak düşürücü süre olup resen dikkate alınması gerekmektedir.

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu uzlaşmaya tabi suçlar arasındadır. Uzlaşma sağlanamaması halinde soruşturma ve kovuşturmaya devam edilebilir.

HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİYE BIRAKILMASI VE ERTELEME

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; hakkında cezaya hükmedilen sanığın belirli şartlar altında ve bu şartlara uyması koşuluyla hükmolunan cezanın bir sonuç doğurmamasıdır. Bu suç tipinde kamu davası açıldıktan sonra yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. en iyi ceza avukatı

 Erteleme; yapılan yargılama sonucunda belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi olarak tanımlanabilir. Bu suç tipinde de mahkemece verilen ceza ertelenebilmektedir.

 İzmir’de Ceza Avukatı, İzmir Ceza Avukatı, İzmir’de en iyi Ceza Avukatı, araştırmalarının dikkatli yapılması gerekmektedir. Tarafımızca Ceza Hukukuna ilişkin davalar Asliye Ceza Mahkemesi ve Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davaların her alanında hizmet verilmektedir.

terk nedeniyle boşanma davası izmir boşanma avukatı

TERK NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI

Türk Medeni Kanunu’nun 164. maddesine göre; ‘’Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır. boşanma avukatı

Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.’’ boşanma avukatı

TERKİN ŞARTLARI

a-) Eşlerden birinin ortak konutu terk etmesi. boşanma avukatı

-Ortak konut, evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemek maksadıyla terk edilmelidir. Konuttan ayrılmak haklı bir sebebe dayanıyorsa terk olarak kabul edilmez. Örneğin iş için seyahate çıkma, askere gitme, cenazeye gitme vb. Ayrıcı eşlerden biri eşini anne ve babası ile oturmaya zorlaması halinde terk haklı sebebe dayanır.

-Tek için haklı sebep ortadan kalktıktan sonra eşin ortak konuta dönmemeye devam etmesi. Örneğin cenaze için farklı bir şehre giden eşin aradan uzun zaman geçmesine rağmen geri dönmemesi. boşanma avukatı

-Eşin diğer eşi haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmesini engellemesi hali de terk olarak kabul edilir. Örneğin eşin haklı bir sebep olmadan evin anahtarlarını değiştirerek konuta almaması.

b-) Terkin en az 6 ay sürmüş olması gerekir.  6 aylık süre dolmadan terke boşanma davası açılması mümkün değildir.

c-) Terk eden eşe hakim veya noter aracılığıyla ihtarda bulunulması ve buna rağmen eşin konuta dönmemesi gerekir. boşanma avukatı

Eşe ihtar çekilebilmesi için terk ettiği tarihten itibaren 4 ay geçmiş olması gerekir. 6 aylık sürenin 4 ayı ihtardan önce 2 ayı ihtardan sonra geçerek dolmalıdır. İhtar bu 4 aylık süreçten sonra istenilen zamanda çekilebilir. Bu süreler dolduktan sonra terke dayalı boşanma davası açılabilir.

Terk mutlak bir boşanma sebebi olup kanunda düzenlenen şartlar gerçekleşmişse hakim boşanmaya karar vermek zorundadır. Şartlar gerçekleştikten sonra terk eden eşin konuta dönmek istemesi veya dönmesi davayı değiştirmez. boşanma avukatı

Boşanma davaları detaylı hukuki bilgiye ve usul kurallarına dayanmaktadır. Bu nedenle tarafların davalarını avukat aracılığı ile açmalarını tavsiye etmekteyiz. Boşanma davalarınız ile ilgili Boşanma Avukatı olarak her zaman tarafımızla iletişime geçebilirsiniz.