Dolandırıcılık Suçu (TCK m.157-158)

İzmir Ceza Avukatı ve İzmir dolandırıcılık davalarına bakan avukat olarak bu yazımızda dolandırıcılık suçu ve cezası, nitelikli dolandırıcılık suçu ve cezası, etkin pişmanlık hükümleri konuları üzerinde duracağız.

Dolandırıcılık suçunda fail, bir kimseyi hileli davranışlarla aldatıp onun veya bir başkasının zararına olarak kendisinin veya üçüncü bir kişinin malvarlığına ilişkin bir yarar elde etmektedir.

Suçun maddi konusunu malvarlığına ilişkin değerler oluşturur. Bu malvarlığı değerleri, taşınır veya taşınmaz mal olabileceği gibi alacak hakkı da olabilir. Bu suç tipinde yapılacak savunma önem teşkil ettiğinden savunmanın Ceza Avukatı ile birlikte yapılması önem arz etmektedir.

Suçun Maddi Unsurları

-Failin hileli davranışlarda bulunması,

– Failin hileli davranışları sonucunda mağdurun aldatılmış olması,

– Mağdurun veya bir üçüncü kişinin zararına olarak failin kendisine veya bir üçüncü kişiye yarar sağlaması.

Hileli Davranış; bir başkasının üzerinde etki meydana getiren ve onu hataya düşürücü her türlü davranıştır. Bu şekilde gerçek gizlenmek veya farklı gösterilmek suretiyle kişinin iradesi sakatlanmakta, bu nedenle mağdur, rıza göstermeyeceği bir konuya rıza göstermekte veya yapmayacağı bir şeyi yapmaktadır. Ancak burada Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için hilenin belirli bir ağırlığa ulaşması ve ustaca sergilenerek mağdurun hileyi kontrol edebilme imkanına yer vermemesi gerekir. Aracın kilometre saatini düşürmek,  12 ayar altının üzerine 18 ayar altın yazmak hileli davranışlara örnek gösterilebilir.

Objektif olarak aldatma kabiliyetine sahip olan fakat mağdurun aldanmadığı hilenin varlığında teşebbüs hükümleri uygulanır.

Aldatma; bu suçun oluşabilmesi için failin hileli davranışlarla mağduru aldatmış olması gerekir. Aldatılan kişi fail tarafından ileri sürülen olguları gerçek sanmalı veya gerçeğe uygun olma olanağından hareket etmelidir. Hileli davranış ile mağdurun aldanması arasında neden sonuç ilişkisi bulunmalı, yani mağdurun içine düştüğü hatalı iradenin nedeni fail tarafından başvurulan hileli davranışlar olmalıdır.

Suçun Manevi Unsuru

Dolandırıcılık kasten işlenilebilen bir suçtur. Bu suçun manevi unsurunu genel kast oluşturur. Kastın hem hileli davranışa, hem bunun sonucunda mağdurun hataya düşürülmesine, hem de haksız yarar sağlamaya yönelik olması gerekir.

Dolandırıcılık Suçunun Nitelikli Halleri (TCK m.158)

1) Suçun Dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi; (m.158/1-a)

Burada failin karşı tarafın dini inanç ve duygularını istismar etmesi aranır. Yani dinin bir aldatma aracı olarak kullanılması gerekir.

Aldatma aracı olarak kullanılan ‘büyüyü bozma ya da cini çıkarma’ vb. hususların mağdurun algıladığı dini inanç ve duygulara yönelik olduğu, sanıkların etkisinde kalan mağdurun bu duygularının istismar edilerek irade özgürlüğünün baskı altına alınması sonucunda sanıklara altınlarını verdiği anlaşıldığından, sanıkların sabit kabul edilen eylemi dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturmaktadır.’ (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 04.02.2014, 262/37)

2) Suçun, kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum ve zor şartlardan yararlanmak suretiyle işlenmesi; (m.158/1-b)

Bu halde mağdurun zor veya tehlikeli bir durum içinde bulunması gerekir. Örneğin arabası veya evi yanan, trafik kazası geçiren, hastalığı olan bir kişinin bu halinden yararlanılarak  dolandırılması.

3-) Suçun, kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle işlenmesi; (m.158/1-c)

Bu nitelikli halin gerçekleşmesinde mağdurun yaş küçüklüğü, akıl zayıflığı, sarhoşluğu vb. nedenlerle algılama yeteneğinin zayıflamış olması aranmaktadır.

4) Suçun kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi; (m.158/1-d)

Dolandırıcılık suçunun kamu kurum ve kuruluşlarının araç olarak kullanılması suretiyle gerçekleştirilmesi nitelikli halin gerçekleşmesi için yeterli olup ayrıca kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmüş olmasına gerek yoktur. Nitelikli halin gerçekleşmesi için bu kurum ve kuruluşların adının kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığı da (kurum ve kuruluşlara ait basılı kağıt, evrak, tanıtım kartı, kıyafetler vb.)kullanılmalıdır.

5) Suçun kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak işlenmesi; (m.158/1-e)

Dolandırıcılık suçunda zarar görenin kamu kurum ve kuruluşu olması halinde söz konusu olur. Burada dikkat edilmesi gereken husus hangi kurum ve kuruluşların kamusal nitelik taşıdığının belirlenmesidir. Hangi kurum veya kuruluşun kamusal nitelik taşıdığı o kurumun statüsünü düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Kamu kurumu yararına çalışan hayır kurumları bu madde kapsamında değildir.

Bu nitelikli halin gerçekleşmesinde eylemin, kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi aranmaktadır. Örnek olarak; kişinin yalan beyanda bulunarak devletten burs alması, yapılmayan ilaç masraflarının Sgk dan tahsil edilmesi gösterilebilir.

‘22.10.1994 – 22.12.1994 tarihleri arasında düzenlenen 17 adet reçetede tahrifat yapılarak reçetelere fazladan ilaç eklendiği ve küpürlerin reçetelerin arkasına yapıştırıldığı sanığın bu durumu bilerek ilaçların bedeli olan 12.297,500 TL ‘yi mal müdürlüğünden tahsil ettiği anlaşılmakta olup, sanığın eylemi TCY’nin 504/7. Madde ve fıkrasında belirtilen zincirleme dolandırıcılık suçunu oluşturmaktadır.’ Yargıtay Ceza Genel Kurulu 03.07.2001 6-149/154)

6) Suçun bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi; (m.158/1-f)

Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle dolandırıcılık bilgisayar, cep telefonu, tablet, internet, facebook, instagram, twitter vb. sosyal medya araçlarının kullanılarak gerçekleştirilmektedir. Örneğin alışveriş sitesi üzerinden satış ilanı koyup mağdurdan satış bedelini aldıktan sonra malın gönderilmemesi veya araç satış ilanı sitesi üzerinden satışa konulan araçta anlaşmaya varıldıktan sonra kaparo alınıp aracın satılmaması hali.  

Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığının kabul edilebilmesi için bankaların olağan faaliyetlerinden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya bankaların maddi varlıklarının suçta araç olarak kullanılarak 3. Kişilerin zararına haksız bir çıkar elde edilmesi gerekir. Dolayısıyla bankaların sadece ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu nitelikli hal uygulanamayacaktır. Ayrıca söz konusu bendin uygulanabilmesi için gerçek bir kişinin aldatılmış olması gerekir.

Başkasına ait banka kartının veya kredi kartının haksız olarak ele geçirilip para çekilmesi nitelikli dolandırıcılık suçunu değil TCK m.245 de düzenlenen Banka veya Kredi Kartının İzinsiz Kullanılması suçunu oluşturur.

‘Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak bir çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.’ (Yargıtay 15. C.D. 18.09.2013, 197/13544)

7)  Suçun basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi; (m.158/1-g)

Bu nitelikli halin uygulanmasında Yargıtay’a göre basın ve yayın araçlarının dolandırıcılık suçunun işlenmesinde özel bir kolaylık sağlamış olması gerekir. Failin, yarar sağlamak için gerçek olmayan bir durumu basın organında haber ya da reklam olarak yayınlatması ve bunu mağduru aldatmada kullanması halinde basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık suçu işlenmiş olacaktır.

8) Suçun tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında işlenmesi. (m.158/1-h)

9) Suçun serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi. (m.158/1-i)

10) Suçun banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla işlenmesi. (m.158/1-j)

 Burada zarar gören banka veya diğer kredi kurumlarıdır. Krediyi alan kişinin kredi tahsis etmekle görevli olanlara yönelik bazı hileli davranışlarda bulunması halinde nitelikli hal gerçekleşmiş olur. Uygulamada sıkça sahte kıymet raporları, sahte nüfus cüzdanı, sahte ehliyet, gerçeğe aykırı bilanço düzenlenerek bu belgelerle kredi temini için bankalara başvurulduğu görülmektedir.

 11) Suçun sigorta bedelini almak maksadıyla işlenmesi, (m.158/1-k)

 Burada suçtan zarar gören sigorta şirketidir. Fail haksız olarak sigorta bedeli almak amacıyla bazı hileli davranışlara başvurmaktadır. Uygulamada sıkça karşılaşınlar arasında; trafik kazasında hasarın olduğundan fazla gösterilmesi, işyerinde yangın çıkartılarak sigortadan para alınması.

12) Suçun kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle işlenmesi (m.158/1-l)

 13) Suçun kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak işlenmesi, (m.158/2)

Dolandırıcılık Suçunun Cezası

 Basit Dolandırıcılık Suçunun Cezası;  

Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir. (TCK. m.157)

Nitelikli Dolandırıcılık Suçunun Cezası;

 TCK m. 158’e göre nitelikli dolandırıcılık suçunu işleyen ikşi temel olarak  üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.

Ancak suçun;

-Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,

-Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,

-Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla,

-Sigorta bedelini almak maksadıyla,

-Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle,

-Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak,

İşlenmesi halinde nitelikli suçunun cezası alt sınırı 4 yıldan adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.

 Nitelikli dolandırıcılık ile basit dolandırıcılık suçlarının, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek ceza bir kat artırılır. (TCK m.158/3)

 Daha Az Cezayı Gerektiren Hal

Dolandırıcılığın, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi halinde, şikayet üzerine, altı aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur. (TCK m.159)

Dolandırıcılık Suçu Etkin Pişmanlık Ceza İndirimi (TCK m. 168)

 Dolandırıcılık suçunda etkin pişmanlık, failin işlediği suçtan pişmanlık duyarak suçun olumsuz etkilerini gidermek için yaptığı olumlu davranışlardır.

Suç tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir. (TCK m.168/1)

Etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir. (TCK m.168/2)

Dolandırıcılık Suçunda Uzlaşma

Dolandırıcılık suçunda da basit dolandırıcılık suçu uzlaşmaya tabidir. Basit dolandırıcılık suçunda, uzlaşmacı tarafların uzlaşıp uzlaşamayacağını sormaktadır. Tarafların uzlaşması halinde dosya uzlaşma nedeniyle sona erecektir.

Olası mağduriyetlerin önüne geçmek için İzmir ceza avukatı, İzmir de ceza davasına bakan avukat olarak olarak bizimle irtibata geçebilirsiniz.

Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanma Suçu (TCK m.191)

İzmir ceza avukatı ve İzmir uyuşturucu davalarına bakan avukat olarak bu yazımızda uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma suçu ve cezası hakkında bilgi verilmiştir.

Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma suçu; uyuşturucu veya uyarıcı maddenin kullanma amacıyla satın alınması, kabul edilmesi, bulundurulması veya kullanılması hallerinde meydana gelir.

Suçun Maddi Unsuru

TCK m.191’de düzenlenen bu suçun  faili herkes olabilir. Bu nedenle özgü suçlardan değildir. Suçta cezalandırma konusu filler kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek, bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmaktır. Sayılan bu fiillerden herhangi birinin gerçekleştirilmesi suçun işlenmesi sonucunu doğuracaktır.

Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma suçunun unsurlarından olan satın almak eylemi ile uyuşturucu madde ticareti suçunda düzenlenen satın almak eylemi kimi zaman karıştırılmaktadır. Uyuşturucu ticareti suçunda kanunda satın almak deyimi ile anlatılmak istenen; uyuşturucu veya uyarıcı maddenin kazanç maksadıyla bedeli ödenerek alınmasıdır. Ancak bu suç tipinde fail, uyuşturucu maddeyi ticaret maksadıyla değil kullanmak maksadıyla satın almaktadır.

Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanma Suçunun Cezası

Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (TCK m.191)

Suçun Nitelikli Hali

Suçun okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askeri ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.(TCK m.191/10)

Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanma Suçunda Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi ve Denetimli Serbestlik Süreci

Denetimli serbestlik  belirtilen koşullar ve süre içinde, denetim ve denetleme planı doğrultusunda şüpheli, sanık veya hükümlünün toplumla bütünleşmesi açısından ihtiyaç duyduğu her türlü hizmet, program ve kaynakların sağlandığı toplum temelli bir uygulamayı ifade etmektedir

Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada ilk olarak şüpheli hakkında beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir. Cumhuriyet savcısı bu durumda, şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.

Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre Cumhuriyet savcısının kararı ile üçer aylık sürelerle en fazla bir yıl daha uzatılabilir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi halinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir.

Denetimli Serbestlik Sürecinde Failin Yükümlülüklere Aykırı Davranması

Erteleme süresi zarfında; kişinin kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi, tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması hallerinde, hakkında kamu davası açılır.

Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz.

Kamu davası açıldıktan sonra tekrar, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alındığı, kabul edildiği, bulundurulduğu ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanıldığı iddiasıyla soruşturma başlatılması halinde kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemez.

Erteleme süresi içerisinde şüpheli yükümlülüklerine aykırı davranmadığı ve yasakları ihlal etmediği takdirde hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Erteleme ve Adli Para Cezası

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; hakkında cezaya hükmedilen sanığın belirli şartlar altında ve bu şartlara uyması koşuluyla hükmolunan cezanın bir sonuç doğurmamasıdır. Bu suç tipinde kamu davası açıldıktan sonra yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.

Eğer sanık hakkında uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma suçundan dolayı kovuşturma başlatıldıysa ve yargılama aşamasında sanığın eyleminin uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma suçu oluşturduğu tespit edildiyse yine sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir.

Erteleme; yapılan yargılama sonucunda belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi olarak tanımlanabilir. Bu suç tipinde de mahkemece verilen ceza ertelenebilmektedir.

Adli para cezası; tek başına veya hapis cezası ile birlikte verilebilen ve ödenmediğinde hapis cezasına çevrilebilen bir yaptırım türüdür. Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma suçunda verilecek ceza adli para cezasına çevrilememektedir.

Etkin Pişmanlık Sebebiyle Ceza İndirimi

Etkin Pişmanlık; kişinin bir suç işlemesi neticesinde pişman olarak, işlediği suçun olumsuz etkilerini gidermek maksadıyla, adaletin sağlanmasına yönelik olumlu davranışlarıyla katkı sağlayan kişiye uygulanan ceza hukuku şeklidir.

Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanma Suçunda Etkin Pişmanlık iki farklı şekilde düzenlenmiştir.

1-) Suçun İşlendiği resmi makamlarca haberdar olunmadan önce etkin pişmanlık;

Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce, bu maddeyi kimden, nerede ve ne zaman temin ettiğini merciine haber vererek suçluların yakalanmalarını veya uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini kolaylaştırırsa, hakkında cezaya hükmolunmaz.

2-) Suçun işlendiği resmi makamlarca haberdar olunduktan sonra etkin pişmanlık;

Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı soruşturma başlatılmadan önce resmi makamlara veya sağlık kuruluşlarına başvurarak tedavi ettirilmesini isterse, cezaya hükmolunmaz.  Bu durumda kamu görevlileri ile sağlık mesleği mensuplarının 279 uncu ve 280 inci maddeler uyarınca suçu bildirme yükümlülüğü doğmaz.

Uyuşturucu Maddenin Kişisel Kullanım Sınırında Hsk Görüşü

Hakimler Savcılar Kurulunun 16-19 Mart tarihli hukuki müzakere tutanağında;

‘‘Yaygın uygulama kriterlerine göre, her ne kadar mahkemelerde yıllık 1 kg. Esrar bulundurmanın kişisel ihtiyaç miktarı olarak bilinse bile ; son zamanlarda uyuşturucu madde nakletme ve ticaret suçlarında ; daha küçük miktarlar taşınarak bu suç işlendiği için yıllık net 600-700 gram üzerindeki esrar maddesinin ; ticaret amacıyla bulundurma olarak Yargıtay’ca benimsediği gözlemlenmiştir.

Eroin ve kokain maddelerinde başka bir yan delil yoksa kişiden ele geçirilen ; 20 gram ve üzeri madde uyuşturucu madde içeren sentetik haplarda ise ;50 adet ve üzerinin kullanım amacıyla değil ticaret amacıyla bulundurulduğu yine Yargıtay’ca benimsendiği paylaşılmıştır.

Yapılan araştırmalarda esrar maddesinde günlük kullanım miktarının 2 gram, eroinde 150 miligram ; kokainde 60 miligram, haplarda 3-4 adet olduğu görülmüştür. Kişide yukarıda paylaşılan miktarlardan daha düşük ancak ; birden fazla çeşit uyuşturucu madde ele geçtiğinde de fiilin ticaret suçunu oluşturacağı değerlendirilmiştir. Örneğin, kişide 50 gram esrar, 2 gram eroin, 8 adet hap ele geçmişse ; bu durumda fiilin uyuşturucu madde ticareti suçunu oluşturduğuna ilişkin Yargıtay’ın kararları olduğu katılımcılar tarafından belirtilmiştir.’’

Görüleceği üzere verilen kararlarda suçun uyuşturucu ticareti mi yoksa uyuşturucu kullanma suçu mu olduğunun tespitinde sadece uyuşturucu maddenin yıllık kullanım miktarına bakılmamaktadır. Bu konuda verilen kararlarda Yargıtay’ın incelediği kriterler için Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde İmal ve Ticareti başlıklı yazımızı okuyabilirsiniz.

Kimi zaman sadece uyuşturucu kullanan kişiler hakkında Uyuşturucu Madde Ticareti suçlamasıyla dava açılabilmekte ve kişiler ciddi mağduriyetler yaşayabilmektedir. Bu nedenle İzmir ceza avukatı ve İzmir uyuşturucu davalarına bakan avukat olarak hukuki yardım almanız oluşabilecek ciddi mağduriyetlerin önüne geçebilecektir.

Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde İmal ve Ticareti (TCK m.188)

 

İzmir ceza avukatı ve İzmir uyuşturucu davalarına bakan avukat olarak bu yazımızda uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu ve cezası hakkında bilgi verilmiştir.

Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu Türk Ceza Kanununun 188. Maddesinde düzenlenmiştir. Düzenlemede uyuşturucu veya uyarıcı maddenin imal, ithal veya ihracında uygulanacak ceza ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ülke içerisinde satışı, satışa arzı, sevki, nakli, temini, satın alınması, kabul edilmesi veya bulundurulmasına verilecek cezalar farklı olarak düzenlenmiştir.

Buna göre uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal, ithal veya ihraç eden kişi, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis ve ikibin günden yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılmakta iken, (TCK m.188)

Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve bin günden yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılmaktadır. (TCK m.188/3) Ancak uyuşturucu veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması hâlinde, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezasının on beş yıldan az olamayacaktır.

Uyuşturucu veya uyarıcı etki doğurmamakla birlikte, uyuşturucu veya uyarıcı madde üretiminde kullanılan ve ithal veya imali resmi makamların iznine bağlı olan maddeyi ülkeye ithal eden, imal eden, satan, satın alan, sevk eden, nakleden, depolayan veya ihraç eden kişi, sekiz  yıldan az olmamak üzere hapis ve bin günden yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılmaktadır. (TCK m.188/7)

Suçun Maddi Unsuru;

Uyuşturucu madde ticaretinin faili herkes olabilir. Bu nedenle özgü suçlardan değildir. Suçta cezalandırma konusu fiiller uyuşturucu maddenin imal, ithal veya ihracı ile ülke içerisinde satışı, satışa arzı, sevki, nakli, temini, satın alınması, kabul edilmesi veya bulundurulmasıdır. Sayılan bu fiillerden herhangi birinin gerçekleştirilmesi suçun işlenmesi sonucunu doğuracaktır.

Suçun unsurlarından olan satın almak eylemi ile uyuşturucu madde kullanımı suçu kimi zaman karıştırılmaktadır. Ancak kanunda satın almak deyimi ile anlatılmak istenen; uyuşturucu veya uyarıcı maddenin kazanç maksadıyla bedeli ödenerek alınmasıdır. Burada fail, uyuşturucu maddeyi şahsi kullanımı için değil ticaret maksadıyla ve genelde üzerine kar koyarak satmak maksadıyla satın  almaktadır.

Nitelikli Halleri;

Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin eroin, kokain, morfin, sentetik kannabinoid ve türevleri veya bazmorfin olması,

Suçun okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi,

Suçun, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi, hallerinde verilecek ceza yarı oranında arttırılır.

Suçun, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek ceza bir kat arttırılır.

Yine TCK m.188’de tanımlanan suçların tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, ebe, hemşire, diş teknisyeni, hastabakıcı, sağlık hizmeti veren, kimyacılıkla veya ecza ticareti ile iştigal eden kişi tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Temel Cezada İndirim Sebepleri;

Üretimi resmi makamların iznine veya satışı yetkili tabip tarafından düzenlenen reçeteye bağlı olan ve uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran her türlü madde açısından ise uygulanacak temel ceza,  yarısına kadar indirilebilir. Burada kanun koyucu tarafından hakime takdir yetkisi tanınmıştır.

Uyuşturucu Madde Ticaretinde Etkin Pişmanlık Sebebiyle Ceza İndirimi

Etkin Pişmanlık; kişinin bir suç işlemesi neticesinde pişman olarak, işlediği suçun olumsuz etkilerini gidermek maksadıyla, adaletin sağlanmasına yönelik olumlu davranışlarıyla katkı sağlayan kişiye uygulanan ceza hukuku şeklidir.

Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde İmal ve Ticareti Suçunda Etkin Pişmanlık iki farklı şekilde düzenlenmiştir.

1-) Suçun İşlendiği resmi makamlarca haberdar olunmadan önce etkin pişmanlık;

Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarına iştirak etmiş olan kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce, diğer suç ortaklarını ve uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin saklandığı veya imal edildiği yerleri merciine haber verirse, verilen bilginin suç ortaklarının yakalanmasını veya uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini sağlaması halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.

2-) Suçun işlendiği resmi makamlarca haberdar olunduktan sonra etkin pişmanlık;

Bu suçlar haber alındıktan sonra gönüllü olarak, suçun meydana çıkmasına ve fail veya diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım eden kişi hakkında verilecek ceza, yardımın niteliğine göre dörtte birden yarısına kadarı indirilir.

TCK’nın 192/3. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin fail lehine uygulanabilmesi için öncelikle, ;

-TCK’nın 188. maddesinde sınırlı sayıda ve seçimlik hareketli olarak belirtilen uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarından en az birinin fail tarafından işlenmiş olması gereklidir.

-Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçunun işlendiğinden resmi makamların haberdar olması gereklidir.

-Failin suçun meydana çıkmasına ve fail veya diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım edecek aktif bir davranışta bulunması gerekir.

-Failin verdiği bilgiler doğru, yapılan hizmet ve yardım sonuca etkili olmalıdır

-Yardım ve hizmetin etkin pişmanlıktan faydalanacak kişi tarafından bizzat ve gönüllü olarak yapılması gerekir.

-Failin hizmet ve yardım olarak nitelendirilebilecek aktif davranışını en geç hüküm kurulmadan önce gerçekleştirmesi gerekir.

Uyuşturucu Ticareti Suçunun Belirlenmesinde Yargıtay’ın Tutumu

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 06/03/2012 tarih ve 387-75 E/K ve yine 15.06.2004 tarih ve 107-136 E/K sayılı kararlarında uyuşturucu madde bulundurmanın, kullanma amacına yönelik olduğunun belirlenmesinde dikkate alınması gereken kriterler şu şekilde sayılmıştır;

1-Failin bulundurduğu uyuşturucu maddeyi başkasına satma, devir veya tedarik etmek hususunda herhangi bir davranış içine girdiğinin tespit edilememesi gerekir.

2-Kişisel kullanım için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin genellikle evinde veya işyerinde bulundurmaktadır. Uyuşturucunun çok sayıda özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler halinde olması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartım sonucu aynı miktarda uyuşturucu maddenin konulması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında, hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirtidir.

3-Kişisel kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliğine, cinsine ve kalitesine göre değişiklik göstermekle birlikte, Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri bildirilmektedir. Esrar kullanma alışkanlığı olanların bunları göz önüne alarak, birkaç aylık ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda esrar maddesini ihtiyaten yanlarında veya ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri de adli dosyalara yansıyan bilinen bir husustur. Buna göre, esrar kullanan faillerin olağan sayılan bu süre içinde kişisel gereksinimlerinin üzerinde esrar maddesi bulundurmaları halinde, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı kabul edilmelidir.

Yargıtay 20. CD’nin 06/12/2017 tarih ve 2017/4166 E2017/6864 K. sayılı kararında ise;

Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçunun oluşumunda, madde miktarının kural olarak bir önemi yoktur. 0,1 gr uyuşturucu veya uyarıcı madde, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturabileceği gibi ticari amaçla bulundurma suçunu da oluşturabilir. Kısaca madde miktarı bulundurma amacının belirlenmesinde yardımcı olabilir ancak tek bir ölçüt olamaz.

Uyuşturucu veya uyarıcı maddenin kişisel kullanıma yetecek miktarda olması halinde başkaca delil yoksa amacın kullanmak için bulundurma olduğu kabul edilebilirse de maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacına yönelik olarak miktar ölçütü dışında somut olayın özelliklerine göre de değerlendirme yapılmalıdır. Bu değerlendirmede miktar dışında;

1-Sanığın hareketleri (müşteri arama, pazarlık yapma, numune gösterme ve benzeri)

2- Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ele geçiriliş ve bulundurma şekli ile çeşitlilik, (çok sayıda küçük miktarlı poşetçikler, madde bulaşıklı hassas terazi; esrar, eroin, kokain, MDMA, sentetik kannabinoid gibi maddelerin bir arada bulundurulması)

3- Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin bulunduğu yer, zaman ve belirlenecek zaman dilimi içinde sanık tarafından kullanılabilecek madde miktarı,

4- Sanığın uyuşturucu madde kullanıp kullanmadığı,

5-Sanığın sosyal ve ekonomik durumu, geçimini ne ile sağladığı, geliri gibi olgular değerlendirilmelidir.

Açıklanan kriterler doğrultusunda yapılan değerlendirme neticesinde, şayet failin uyuşturucu madde ticareti yaptığı her türlü şüpheden uzak bir kanaatle sabit görülemiyorsa şüpheden sanık yararlanır ilkesi uyarınca failin kullanmak maksadıyla uyuşturucu madde bulundurduğunun kabulü gerekecektir.

Kimi zaman uyuşturucu madde kullanma suçu, mahkemelerce uyuşturucu ticareti suçu olarak nitelendirilebilmektedir. Olası mağduriyetlerin önüne geçebilmek için  İzmir ceza avukatı ve İzmir uyuşturucu davalarına bakan avukat olarak bizimle irtibata geçebilirsiniz

Aile Hukuku Ve Boşanma Davaları

[bt_highlight][/bt_highlight]Kanun koyucu, MK. md. 174’de, boşanma sonucunda maddi ve manevi zarara uğrayan tarafın, belirli koşullar altında, karşı taraftan tazminat talep edebileceğini hükme bağlamıştır. MK. md. 174/I göre, “mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir tazminat isteyebilir’’. Boşanma sonucunda mevcut veya beklenen menfaatleri zarar gören davacı tarafın, karşı taraftan maddi tazminat talebinde bulunabilmesi için, her şeyden önce, davalı tarafın kusurlu olması zorunludur. Örneğin, boşanma davasının sebebi akıl hastalığı ise, akıl hastası olan taraftan, davacı tarafın maddi tazminat talep etmesi hukuken mümkün değildir.

Boşanan taraflardan kusursuz veya az kusurlu olan davacı tarafın, davalı taraftan maddi tazminat talebinde bulunabilmesi için, ayrıca boşanmadan dolayı mevcut bir menfaatinin yada beklenen bir menfaatinin zarar görmüş (zedelenmiş) olması zorunludur. Mevcut menfaatlerden maksat, boşanan tarafın evlilik birliği devam etseydi, bundan elde etmeye devam edeceği maddi menfaatlerdir.

Hakim, boşanma sonucunda maddi tazminata karar verirken, maddi tazminat talep eden tarafın ileri sürmüş olduğu her vakıayı ayrı olarak özenle değerlendirmeye tabi tutmalıdır. Zira, talep edilen maddi tazminata ilişkin olarak ileri sürülen her sebep, boşanmanın neticesinde ortaya çıkan maddi zararın uygun bir sebebi olmayabilir.

Medeni Kanun madde 178’ de, “evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zaman aşımına uğrar’’ demekle, boşanma sonucunda ortaya çıkan maddi tazminata ilişkin talebin hem boşanma davasıyla hem de boşanma davası kesinleştikten sonra bir yıl içinde kullanılabileceğini dolaylı olsa da ifade etmiş olmaktadır.

Hakim, maddi zarar miktarının hesaplanmasında, özellikle, hakkaniyeti, tarafların kusurlarının yoğunluğunu, eğitim seviyeleri, yaşlarını, sosyal durumlarını, tekrar bir evlilik yapıp yapamayacaklarını ve tazminat miktarının her hangi bir sebepsiz zenginleşmeye sebebiyet verip vermediğini, özenle dikkate almalıdır. Ancak, hakim, kanun koyucunun kendine tanımış olduğu taktir yetkisini kullanarak ve mevcut delilleri değerlendirerek, her zaman, talep edilen maddi tazminat miktarından daha az bir tazminat miktarına hükmedebilir.

Boşanan tarafların da, maddi tazminatın ödenme şeklini aralarında kararlaştırmaları her zaman mümkündür. Ancak, tarafların bu konuda yapmış olduğu anlaşmanın ayrıca hakim tarafından da onaylanması yasal bir zorunluluktur.

Kanun koyucu, Medeni Kanun’da, boşanmada maddi tazminatla beraber manevi tazminatı da düzenlemiştir. Zira, boşanma durumunda, boşanan tarafların sadece mevcut veya gelecekteki maddi menfaatleri değil, aynı zamanda, kişilik hakları da zarar görebilir. Davacının kişilik haklarına zarar verdiğini iddia ettiği ve boşanmaya da sebep olan karşı tarafın kusurlu davranışı, manevi zararın uygun bir sonucu olmalıdır. Kişilik hakkında meydana gelen eksilmenin hesaplanması, işin mahiyeti gereği, maddi zararların hesaplanmasına nazaran genellikle daha zordur. Nitekim, bu düşüncelerden hareket eden kanun koyucu da, MK. md. 174/II‘ de‚ ‘‘boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir‘‘ diyerek, bu konuda hakime geniş bir taktir yetkisi tanımıştır.